Yüzlerce Cesur Adam, Bir Prens ve Onun Konuşması
1 sayfadaki 1 sayfası
Yüzlerce Cesur Adam, Bir Prens ve Onun Konuşması
Demirciler sokağından çıkıp, kuleyle gerekli ayrıntıları konuştuktan sonra erkenden uyudu Karlheinz, ertesi gün dinç ve erken kalkmalıydı.
Tam zamanında, gün doğarken. Kuleden yükselen alarm borusuyla birlikte, silah tutabilen bütün erkek ve kadınlar bir çok kere pratik edildiği üzere ana meydana, sürekli asker ve komutanlarsa şehrin barakasında-o zaman bu kavram bilinmiyordu ancak- on beş dakika içerisinde hazır konuma geldiler. Yaşlılar, bebek ve çocukları alarak yer altı mağaralarına saklanmışlardı bile.
Kardeşi Theodor, deneyimli askerlerleydi. Onun görevi eğitmen olarak okçu, süvari ve piyade seçmekti. Karlheinz ise şehrin başseyisine önceden verdiği emirle savaşta kullanılabilecek her atı şehrin dışına götürmesini istemişti. Şu an yaklaşık onlarca kısrak şehrin dışında onları bekleyen bir o kadar adam ve çitlerin arkasındaydılar.
Karlheinz ise babasıyla birlikte şehrin ana meydanındaydı, dikilitaşın etrafında ve ara sokaklara doluşan yüzlerce endişeli sima onlara bakıyordu. Şef Eric yüksekçe bir yere çıkıp gürledi:
"SESSİZLİK! ENDİŞELENMEYİN BURGUNDLAR'IM. OĞLUM KARLHEINZ'I DİNLEYİN!"
Bu lafları bir kaç defa tekrarlarken, Karlheinz babasının yanına çıktı. Eric son kez gözlerinde kararlı ve sert bir ifadeyle oğluna bakıp, zemine döndü ve onu dinlemeye başladı. Karlheinz konuşmaya başladı:
"Yurttaşlarım, sizler bana yoldaşsınız. Bugüne kadar sizden hiç bir şey diledim mi? Peki ya yoklayın akıllarınızı, bugüne kadar sizin iyiliğinizden başka bir amaç uğruna ter döktüm mü?" Halkın gözlerinde meraklı bir ifade oluştu.
"Evet saygıdeğer Burgund'lar, bütün Germen halklarının en onurlusu! Talep etme zamanı benimdir. Yanlış anlaşılmaya! Kendim için değildir isteğim. Yine sizler içindir, ben sizin için sadece aracıyım. Sadece bir uyarıcı olarak görünüz beni!"
Halk merakla etrafa bakıyor, birbirlerine bir şeyler soruyorlardı. Karlheinz konuşmaya devam edince hepsi sustu.
"Güçlü Burgundlar! Atalarımın savaşçı torunları! Şimdi sizden kadın olanların evlerine dönmelerini isterim, zira dileyeceğim erkek işidir, savaştır, kandır ve baltadır. Lütfen analarım, kardeşlerim, evlerinize dönün. İkinci isteğim şudur: Lütfen yirmi beşten az ve kırktan çok kış görmüş herkes analara refakat etsinler. Zira dileyeceğim ne çocuk işidir, ne de görmüş geçirmiş babalarımın."
Bunun üzerine kadınlar ve yirmiden küçükler itiraz ettiler fakat kısa süre sonra Prens'lerinin buyruğuna uyup, evlerinin yolunu tuttular. Bunun üzerine konuşma devam etti:
"Kardeşlerim! Bunu aldatmaca söylemiyorum. Lütfen ruhlarınızla dinleyiniz beni. Nicedir haberler alırdık Lombard'lar hainlik yapacaklar diye, nicedir deriz savaş kapımızda diye. Hala bilmiyoruz, Lombard'lar neler planlıyor çorak yurtlarında ancak, bir gün ansızın ölüm ve savaş kapımızı çalarsa, evin içinde onun tarafından kovalanmamalıyız! Onu evin içinde kovalamalı ve onu evden kovmalıyız!"
İşte şimdi bu konuşma bir yerlere varıyordu. Zira iri yapılı adamlar yavaş yavaş konsantre oluyordu.
"Haydi yoldaşlar! Cesur savaşçılar! Keskin baltayı, ezici balyozu ele almanın zamanı gelmiştir de geçmektedir! Neden bekleriz! Eğer çocuklarınız veya eşiniz için riske girmek istemiyorsanız, sizi zorlamayız çünkü güvence veremeyiz. Eğer kanınızı şan ve şeref namına dökmeye razıysanız, eğer adınızı ve lakabınızı yükseltmek istiyorsanız..."
Kalabalık hareketlenmeye başladı.
"Kan istiyorsanız dostlarım! Hain kanı istiyorsanız! Şanlı Burgund'un şanlı savaşçısı olmak istiyorsanız! Erkekliğinizi kanıtlayacaksanız, yoldaşlarım, cesur Burgund'larım! Korku nedir bilmezsiniz! Acı nedir, bilmezsiniz, bu sizin kanınız, ruhunuzda var!"
Kalabalık naralar atmaya başladı: "Yaşa!" "Devam et!" "Evet!"
"Haydi kardeşler! Atalarınızı onurlandırın. Benimle küçük açıklığa gelin!"
Kalabalık: "EVET!"
"BURGUNDLAR İÇİN!"
-"BURGUNDLAR İÇİN!"
"BURGUNDLAR İÇİN!"
-"BURGUNDLAR İÇİN!"
Sonuncusu adeta bir kar kaplanının kükremesi gibiydi:
"BURGUNDLAR İÇİİİN!"
Karlheinz yükseklikten indi, indiği anda babası ona sarıldı. İkisinin de gözleri yaşlıydı. Hemen ayrıldı babasından, kalabalığa döndü.
"HAYDİ! BENİ TAKİP EDİN!" Kalabalık çılgın bir nara attıktan sonra, onu izlemeye başladı.
Görüntü görülmeye değerdi. Güneş arkalarından doğuyor, yüzlerce cesur adam tek bir adamı takip ediyordu. Tek bir Prensi. Tek bir savaşçıyı.
Karlheinz Leonhard'ı.
-RP SONU-
Tam zamanında, gün doğarken. Kuleden yükselen alarm borusuyla birlikte, silah tutabilen bütün erkek ve kadınlar bir çok kere pratik edildiği üzere ana meydana, sürekli asker ve komutanlarsa şehrin barakasında-o zaman bu kavram bilinmiyordu ancak- on beş dakika içerisinde hazır konuma geldiler. Yaşlılar, bebek ve çocukları alarak yer altı mağaralarına saklanmışlardı bile.
Kardeşi Theodor, deneyimli askerlerleydi. Onun görevi eğitmen olarak okçu, süvari ve piyade seçmekti. Karlheinz ise şehrin başseyisine önceden verdiği emirle savaşta kullanılabilecek her atı şehrin dışına götürmesini istemişti. Şu an yaklaşık onlarca kısrak şehrin dışında onları bekleyen bir o kadar adam ve çitlerin arkasındaydılar.
Karlheinz ise babasıyla birlikte şehrin ana meydanındaydı, dikilitaşın etrafında ve ara sokaklara doluşan yüzlerce endişeli sima onlara bakıyordu. Şef Eric yüksekçe bir yere çıkıp gürledi:
"SESSİZLİK! ENDİŞELENMEYİN BURGUNDLAR'IM. OĞLUM KARLHEINZ'I DİNLEYİN!"
Bu lafları bir kaç defa tekrarlarken, Karlheinz babasının yanına çıktı. Eric son kez gözlerinde kararlı ve sert bir ifadeyle oğluna bakıp, zemine döndü ve onu dinlemeye başladı. Karlheinz konuşmaya başladı:
"Yurttaşlarım, sizler bana yoldaşsınız. Bugüne kadar sizden hiç bir şey diledim mi? Peki ya yoklayın akıllarınızı, bugüne kadar sizin iyiliğinizden başka bir amaç uğruna ter döktüm mü?" Halkın gözlerinde meraklı bir ifade oluştu.
"Evet saygıdeğer Burgund'lar, bütün Germen halklarının en onurlusu! Talep etme zamanı benimdir. Yanlış anlaşılmaya! Kendim için değildir isteğim. Yine sizler içindir, ben sizin için sadece aracıyım. Sadece bir uyarıcı olarak görünüz beni!"
Halk merakla etrafa bakıyor, birbirlerine bir şeyler soruyorlardı. Karlheinz konuşmaya devam edince hepsi sustu.
"Güçlü Burgundlar! Atalarımın savaşçı torunları! Şimdi sizden kadın olanların evlerine dönmelerini isterim, zira dileyeceğim erkek işidir, savaştır, kandır ve baltadır. Lütfen analarım, kardeşlerim, evlerinize dönün. İkinci isteğim şudur: Lütfen yirmi beşten az ve kırktan çok kış görmüş herkes analara refakat etsinler. Zira dileyeceğim ne çocuk işidir, ne de görmüş geçirmiş babalarımın."
Bunun üzerine kadınlar ve yirmiden küçükler itiraz ettiler fakat kısa süre sonra Prens'lerinin buyruğuna uyup, evlerinin yolunu tuttular. Bunun üzerine konuşma devam etti:
"Kardeşlerim! Bunu aldatmaca söylemiyorum. Lütfen ruhlarınızla dinleyiniz beni. Nicedir haberler alırdık Lombard'lar hainlik yapacaklar diye, nicedir deriz savaş kapımızda diye. Hala bilmiyoruz, Lombard'lar neler planlıyor çorak yurtlarında ancak, bir gün ansızın ölüm ve savaş kapımızı çalarsa, evin içinde onun tarafından kovalanmamalıyız! Onu evin içinde kovalamalı ve onu evden kovmalıyız!"
İşte şimdi bu konuşma bir yerlere varıyordu. Zira iri yapılı adamlar yavaş yavaş konsantre oluyordu.
"Haydi yoldaşlar! Cesur savaşçılar! Keskin baltayı, ezici balyozu ele almanın zamanı gelmiştir de geçmektedir! Neden bekleriz! Eğer çocuklarınız veya eşiniz için riske girmek istemiyorsanız, sizi zorlamayız çünkü güvence veremeyiz. Eğer kanınızı şan ve şeref namına dökmeye razıysanız, eğer adınızı ve lakabınızı yükseltmek istiyorsanız..."
Kalabalık hareketlenmeye başladı.
"Kan istiyorsanız dostlarım! Hain kanı istiyorsanız! Şanlı Burgund'un şanlı savaşçısı olmak istiyorsanız! Erkekliğinizi kanıtlayacaksanız, yoldaşlarım, cesur Burgund'larım! Korku nedir bilmezsiniz! Acı nedir, bilmezsiniz, bu sizin kanınız, ruhunuzda var!"
Kalabalık naralar atmaya başladı: "Yaşa!" "Devam et!" "Evet!"
"Haydi kardeşler! Atalarınızı onurlandırın. Benimle küçük açıklığa gelin!"
Kalabalık: "EVET!"
"BURGUNDLAR İÇİN!"
-"BURGUNDLAR İÇİN!"
"BURGUNDLAR İÇİN!"
-"BURGUNDLAR İÇİN!"
Sonuncusu adeta bir kar kaplanının kükremesi gibiydi:
"BURGUNDLAR İÇİİİN!"
Karlheinz yükseklikten indi, indiği anda babası ona sarıldı. İkisinin de gözleri yaşlıydı. Hemen ayrıldı babasından, kalabalığa döndü.
"HAYDİ! BENİ TAKİP EDİN!" Kalabalık çılgın bir nara attıktan sonra, onu izlemeye başladı.
Görüntü görülmeye değerdi. Güneş arkalarından doğuyor, yüzlerce cesur adam tek bir adamı takip ediyordu. Tek bir Prensi. Tek bir savaşçıyı.
Karlheinz Leonhard'ı.
-RP SONU-
Similar topics
» İhtiyar Bir Adam, Bir Prens, Bir Kral ve Bir Yaver
» Küçük Prens'in Dönüşü
» Talim Meydanındaki Yüzlerce Yürek, Tek Bir Amaca Attı O Gün Boyunca
» Araf Koruluğunda Biri Kelt, Diğeri Burgund İki Prens
» Doğu Roma Başvuru Alanı
» Küçük Prens'in Dönüşü
» Talim Meydanındaki Yüzlerce Yürek, Tek Bir Amaca Attı O Gün Boyunca
» Araf Koruluğunda Biri Kelt, Diğeri Burgund İki Prens
» Doğu Roma Başvuru Alanı
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz