Kadim Vandal Halkının Anayurdu'nda Bir Burgund Prensi
1 sayfadaki 1 sayfası
Kadim Vandal Halkının Anayurdu'nda Bir Burgund Prensi
30 Ağustos 471
Artık Burgonya'da olmadığını iyiden iyiye hissediyordu...
Theodor etrafına baktı, bomboş araziler, bozkır mı yoksa orman mı olacağına tam karar verememiş dümdüz topraklar... Güneş onu ve arkadaşı Albrecht'i iyiden iyiye ısıtmaya başlarken, göçer kavimlerin köylerine bakındılar.
Onlara ağabeyi Karlheinz ve Kral Eric tarafından verilen görev basitti. Çevre kavimlerin desteğini topla, onları bizim tarafımızda savaşmaya ikna et.
"Peh!" diye düşündü. "Çok kolaydı sanki! Benim yerime bir elçi bulamadılar mı? Koskoca Burgund halkı buna muktedir değil mi!"
Bu lanet olası yerde bir küçücük köy bile yoktu ki!
Albrecht'in heyecanlı sesi, onu düşüncelerin rahiyasından kurtardı:
"Theo! Dumana bak! Sağ tarafta! Sanırım bir köy bulduk!"
"Sonunda..."
"Hadi Albrecht! Oraya sürelim atlarımızı! Belki bu lanet olasıca sonsuz düzlükte nefes alan bir şeyler bulabiliriz..."
Atlar dumanın kaynağına doğru dört nala giderken, bu dumanın ufak bir alevden çıkamayacak kadar iri ve kapsamlı olduğunu görüp, şaşırdılar. "Acaba bir yangın mı?" diye düşünüp Albrecht'e döndü. Ki o da aynı anda Theodor'a dönmüştü. Kuşkulu gözler bir süre bakıştı, ve atlarını hızlandırarak yola devam ettiler.
Artık dumanın kaynağına iyiden iyiye yaklaştıklarında, buranın bir köy olduğunu fakat, dumanların tek bir alevden değil, bir çok alevden, evlerin çatılarından yükseldiğini gördüler. Tahta ve küçük evler alevin kızıl ve sarı renkleriyle oynayışına sahnelik ediyor, dumanlar göğe anaforlar halinde yükseliyordu.
Theodor atını bir daha ve sertçe mahmuzlayarak uzun saçlarının rüzgarla dansının temposunu arttırdı, aklındaki kuşku ve kaygılar bir yaz yangını gibi, artan rüzgarla coştular...
Artık Burgonya'da olmadığını iyiden iyiye hissediyordu...
Theodor etrafına baktı, bomboş araziler, bozkır mı yoksa orman mı olacağına tam karar verememiş dümdüz topraklar... Güneş onu ve arkadaşı Albrecht'i iyiden iyiye ısıtmaya başlarken, göçer kavimlerin köylerine bakındılar.
Onlara ağabeyi Karlheinz ve Kral Eric tarafından verilen görev basitti. Çevre kavimlerin desteğini topla, onları bizim tarafımızda savaşmaya ikna et.
"Peh!" diye düşündü. "Çok kolaydı sanki! Benim yerime bir elçi bulamadılar mı? Koskoca Burgund halkı buna muktedir değil mi!"
Bu lanet olası yerde bir küçücük köy bile yoktu ki!
Albrecht'in heyecanlı sesi, onu düşüncelerin rahiyasından kurtardı:
"Theo! Dumana bak! Sağ tarafta! Sanırım bir köy bulduk!"
"Sonunda..."
"Hadi Albrecht! Oraya sürelim atlarımızı! Belki bu lanet olasıca sonsuz düzlükte nefes alan bir şeyler bulabiliriz..."
Atlar dumanın kaynağına doğru dört nala giderken, bu dumanın ufak bir alevden çıkamayacak kadar iri ve kapsamlı olduğunu görüp, şaşırdılar. "Acaba bir yangın mı?" diye düşünüp Albrecht'e döndü. Ki o da aynı anda Theodor'a dönmüştü. Kuşkulu gözler bir süre bakıştı, ve atlarını hızlandırarak yola devam ettiler.
Artık dumanın kaynağına iyiden iyiye yaklaştıklarında, buranın bir köy olduğunu fakat, dumanların tek bir alevden değil, bir çok alevden, evlerin çatılarından yükseldiğini gördüler. Tahta ve küçük evler alevin kızıl ve sarı renkleriyle oynayışına sahnelik ediyor, dumanlar göğe anaforlar halinde yükseliyordu.
Theodor atını bir daha ve sertçe mahmuzlayarak uzun saçlarının rüzgarla dansının temposunu arttırdı, aklındaki kuşku ve kaygılar bir yaz yangını gibi, artan rüzgarla coştular...
Theodor Leonhard- Mesaj Sayısı : 37
Kayıt tarihi : 30/10/10
Konum : Vicus Markomanni
Geri: Kadim Vandal Halkının Anayurdu'nda Bir Burgund Prensi
Yanmış ve harap olmuş köye bakındılar. Yerlerde yanmış, oklar saplanmış, parçalanmış, çocuklardan yaşlılara kadar bir sürü ceset vardı. Köyden ölüm fırtınası geçmişti adeta, sıcak kanlı her şeyi yok etmişti.
Leş kokusu bu cesetlerin en az iki gündür burada olduğunu gösteriyordu. Bir kolcu olan Theodor, iz sürücülüğüne dayanarak bir çok bilgi elde etmişti. Bunlardan bazıları şunlardı:
Theodor konuştu: "Ne yapmış bu adamlar? Neler olmuş burada? Kardeşim Albrecht, kara ölümün şenliği varmış burada, Azrail'in orağı hiç durmamış. Fikrini bileyim?" Yüreği ölenlere yas tutuyordu...
Albrecht saçma sapan bir şeyler geveledi, anlamlı konuşamadı. Kökenleri bu topraklardaydı, fakat köyü burası değildi. Korku ve endişe yüreğini kemiriyor olmalıydı...
Theodor tekrar sözü aldı, ağlamaklı olan Albrecht'e sarıldı ve konuştu:
"Korkma kardeşim, korkun olmasın yüreğinde. Bu adamların savaşacaklarından haberi varmış. Demek ki aralarında ya özel bir mesele, ya da verilmiş bir uyarı vardı. Hem senin köyüne de saldıracak olsalar bile, onların da haberi vardır. Köyün buradan bizim atlarımızla ve hafif atlı ufak bir orduyla ne kadar sürer?"
"Burası ilk köylerden birisi sanırım. Cesetlerden bazılarını tanıyorum. Bizim köye biz çok az mola vererek gitsek bir günden biraz fazla sürede ulaşabiliriz. Fakat küçük atlı ordu bizim kadar hızlı olamaz, onlar bizden bir gün daha geç giderler. Umarım böyle bir ihtimal yoktur ama yolun üzerinde bir köy daha var. Onu da yağmalarlarsa iki gün gecikirler."
"Tamam öyleyse kardeşim, yas tutmanın değildir zamanı. Atla atına ve yellerin üzerinde uçar gibi gidelim, uyaralım köyünü yaklaşan tehlikeye..."
Albrecht gözünde birikmiş ama damlamayan göz yaşlarını göz kapakları yardımıyla yanaklarına düşürdü ve onları sildi, hırslı bir ifadeyle atına atladı ve Theodor'u beklemeden kuzey doğuya doğru devam etti.
Fakat Theodor söylediği yalanın acısıyla mahvoluyordu. Albrecht'in hesabı doğru ise ve küçük ordu onun köyüne de varacaksa, yoldaki köyü yağmalamış olsalar bile, bir kaç saat içinde Albrecht'in köyünde olacaklardı.
Çaresizlikle bindi atına Theodor, yine verilen görevden dışarı taşıyordu. Halkının bu topraklarda çıkarının kalmaması yüksek bir ihtimaldi, fakat arkadaşının hüznüne ortak olmalıydı. Sürdüler atlarını, kuzey doğuya, hüzün ve ölüm dolu zehirli havayı ciğerlerine çektiler...
RP SONU
Leş kokusu bu cesetlerin en az iki gündür burada olduğunu gösteriyordu. Bir kolcu olan Theodor, iz sürücülüğüne dayanarak bir çok bilgi elde etmişti. Bunlardan bazıları şunlardı:
- Saldırganlar hafif atlılardı ve güney batıdan geliyorlardı.
- Bir baskın değildi, köylülerin nöbetçileri ve kötü silahlanmış acemilerinin cesetleri yerlerde biten mantarlar gibi dip dibe sıralanmışlardı.
- Saldıranlar kendi cesetlerini toplamış ve gömmüşlerdi. Hristiyan olmaları çok yüksek bir ihtimaldi.
- Köyün küçük silahlı birliği dümdüz edildikten sonra köy yağmalanmamış, sadece insanlar öldürülmüştü.
Theodor konuştu: "Ne yapmış bu adamlar? Neler olmuş burada? Kardeşim Albrecht, kara ölümün şenliği varmış burada, Azrail'in orağı hiç durmamış. Fikrini bileyim?" Yüreği ölenlere yas tutuyordu...
Albrecht saçma sapan bir şeyler geveledi, anlamlı konuşamadı. Kökenleri bu topraklardaydı, fakat köyü burası değildi. Korku ve endişe yüreğini kemiriyor olmalıydı...
Theodor tekrar sözü aldı, ağlamaklı olan Albrecht'e sarıldı ve konuştu:
"Korkma kardeşim, korkun olmasın yüreğinde. Bu adamların savaşacaklarından haberi varmış. Demek ki aralarında ya özel bir mesele, ya da verilmiş bir uyarı vardı. Hem senin köyüne de saldıracak olsalar bile, onların da haberi vardır. Köyün buradan bizim atlarımızla ve hafif atlı ufak bir orduyla ne kadar sürer?"
"Burası ilk köylerden birisi sanırım. Cesetlerden bazılarını tanıyorum. Bizim köye biz çok az mola vererek gitsek bir günden biraz fazla sürede ulaşabiliriz. Fakat küçük atlı ordu bizim kadar hızlı olamaz, onlar bizden bir gün daha geç giderler. Umarım böyle bir ihtimal yoktur ama yolun üzerinde bir köy daha var. Onu da yağmalarlarsa iki gün gecikirler."
"Tamam öyleyse kardeşim, yas tutmanın değildir zamanı. Atla atına ve yellerin üzerinde uçar gibi gidelim, uyaralım köyünü yaklaşan tehlikeye..."
Albrecht gözünde birikmiş ama damlamayan göz yaşlarını göz kapakları yardımıyla yanaklarına düşürdü ve onları sildi, hırslı bir ifadeyle atına atladı ve Theodor'u beklemeden kuzey doğuya doğru devam etti.
Fakat Theodor söylediği yalanın acısıyla mahvoluyordu. Albrecht'in hesabı doğru ise ve küçük ordu onun köyüne de varacaksa, yoldaki köyü yağmalamış olsalar bile, bir kaç saat içinde Albrecht'in köyünde olacaklardı.
Çaresizlikle bindi atına Theodor, yine verilen görevden dışarı taşıyordu. Halkının bu topraklarda çıkarının kalmaması yüksek bir ihtimaldi, fakat arkadaşının hüznüne ortak olmalıydı. Sürdüler atlarını, kuzey doğuya, hüzün ve ölüm dolu zehirli havayı ciğerlerine çektiler...
RP SONU
Theodor Leonhard- Mesaj Sayısı : 37
Kayıt tarihi : 30/10/10
Konum : Vicus Markomanni
Similar topics
» Kafile Vandal Irkı'nın Ana Yurdunda!
» Güneş Doğarken Avrupa'ya, Toplandı Burgund'un Meclisi
» Vandallar'ın Kadim Yurdu'nda Tekrar Vandallar
» Batı Roma Prensi Virtus
» Doğu Roma Prensi Mechane İdea
» Güneş Doğarken Avrupa'ya, Toplandı Burgund'un Meclisi
» Vandallar'ın Kadim Yurdu'nda Tekrar Vandallar
» Batı Roma Prensi Virtus
» Doğu Roma Prensi Mechane İdea
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz