ScYthİa ' da Hırçın Bir Amazon...
2 posters
1 sayfadaki 1 sayfası
ScYthİa ' da Hırçın Bir Amazon...
Sabahın ilk ışıkları yavaş yavaş yaklaşıyordu Scythia’ya…Ortalık aydınlanmamıştı.Onun yerine kuş cıvıltıları ve sabah melteminin narin esintisiyle çıkardığı sesler ortamı süslüyordu.Hele bu sesler, Scythia’nın güneyindeki ormanlık bir alanda yaşayan, küçük bir amazon kabilesinin olduğu yerde, daha güzel geliyordu insanın kulağına…Hemen hemen herkes derin bir uykudaydı.Eee malumdu tabi!Geçen akşam kabile reisinin kızı 10. yaş gününü kutlamıştı.Ne büyük ne şaşalı bir parti olmuştu!Gerçi bu eğlencenin amacı,ertesi gün yapılacak “Geleneksel 35. Amazon Kutlamalarına” hazırlıktı belki de…Bu kutlama, her amazon kabilesi için, yılın aynı ayı içerisinde yapılır; eğlence ve turnuvaların yanı sıra tanrıçalarına saygılarını da, dua ederek gösterirlerdi.
Bu küçük kabile hazırlığa aylar öncesinden başlamıştı.Kısacası bu gün tüm kabile için kutsal ve şerefli bir gündü.Lakin biri için öyle değildi…Geçmişinde ne kadar çok severdi bu eğlenceleri, her zaman en ön sıralarda yerini alırdı.Ama hayat onu farklılaşmaya zorlamış ve bambaşka biri olup çıkmıştı…
…
Ortalık iyice aydınlanınca kabilenin bir kaç küçük canavarı, ormanın dışındaki yere gittiler.Amaçları belliydi; haylazlık ve “Kara Ejder’i” bulmak!Ormanın dışına çıktıklarında, etraflarına göz attılar.Üç kızdan oluşuyorlardı; Akila,Lana ve Ala…En fazla 5-6 yaşlarındaydılar.Savaş eğitimlerine başlamamışlardı, ama doğuştan cesurdular…
Konuşmalarını fısıltıya çevirmeye çalışsalar da pek başarılı değillerdi.İçlerinden yaşıtlarına göre iri kıyım olan Ala , ikiz Akila ve Lana’ ya dönerek:
“Kızlar bence onu bulamayız…Yani sonuçta, o Kara Ejder…Kabilemizin koruyucusu!Eminim çok iyi bir yere saklanmıştır, pusu kuruyordur.Ne de olsa her an düşmanın kapımıza dayanma riski var…”
Akila gözlerini devirdi:
“Saçmalama Ala!!O kadar da değil!Görende bizim kabilenin her gün saldırı altında olduğunu...”
O sırada Lana, Akila’nın sözünü keserek acıyla inledi:
“Kızlar…Ba.. Bakın…”
Üç kız Lana’nın işaret ettiği yere bakarak hemen birbirlerine sokuldular.Biraz tedirgin biraz da korkarak büyük bir ağaca doğru sessizce ilerlemeye başladılar.Yaklaştıkça görmek istediklerini rahatça seçebiliyorlardı.Ve sonunda aniden durdular, nefesleri kesilmişti.
Ağacın kalın bir dalına uzanmış,gölgelik bu yerde usulca uyuyordu aradıkları şey…Koyu kahve saçları, havadaki nemden dolayı hafif dalgalıydı.Neredeyse beline kadar uzun saçları, ağacın dalını rahatlıkla kapatıyordu.Fiziği tam anlamıyla bir savaşçıya uygundu.Üzerine giydiği, kalın-sert bir bambu gövdesinden yapılmış kıyafeti, üst kısmında belli yerlerini örtmüştü.Altında bizon derisinden yapılmış, dizlerinden aşağısı yırtılmış bir pantolonu vardı.Ayakları ise çıplak, derisi; dikenli çalılardan yıpranmış ve topraktan dolayı da kirlenmişti.Kabiledeki hemen hemen herkeste olan, bitkilerden yapılmış boyalar vücudunun her yerinde vardı.Lakin bu kabiledekilerden farklıydı şekilleri...Kılıcı hala belinde ve gelenlerden habersiz huzurlu bir şekilde uyuyor gözüküyordu.Üç kız da iyice ona yaklaştılar.Lana:
“Bence ona dokunmaktan vaz geçelim.Bize bir şey yapabilir…”
Akila cesurca konuşmaya daldı:
“Saçmalamayın!Görmüyor musunuz uyuyor!Şimdi belindeki şu kılıcı alacağım ve ruhu dahi duymayacak…”
Akila yavaşça ağaçtaki kıza yaklaştı, arkadaşlarının tedirgin olmasını pek umursamıyordu.Eli yavaşça kılıca uzandı ve başını kavradı.Arkadaşlarına döndü ve zafer kazanmışçasına baktı, kılıcı ince bir sesle kendine doğru çekmeye başladı.Lakin bir anda, kendisini yerinden hoplatacak bir durumla karşılaştı.Şaşkınlıktan kalbi deli gibi çarpıyordu.Akila gözlerini karşısındaki kıza dikti, kapalıydı, ama eli Akila’nın elini sertçe tutuyor, dudakları hafifçe sırıtıyordu.Lana ve Ala korkudan dillerini yutmuş gibiydiler.Kız,inanılmaz bir kuvvetle Akila’nın ayaklarını yerden kesti ve onu çimenlerin arasına attı.Geride kalan iki kız donup kalmış, sadece kıza kilitlenmişlerdi. Kız yavaşça ayağa kalktı, toplu gibi duran saçları şimdi iyice açılmıştı.Ela gözleri alev alev parladı,dudakları sinsice güldü ve kılıcını çekti:
“İşte zavallı düşmanlarımı buldum, son duanızı edin bakalım!!”
Kızlar müthiş bir çığlık attılar.Akila’yı da alarak hızla oradan kaçtılar.Bağırış sesleri duyuluyordu uzaktan…:
“Yüce Kibele, Kara Ejder uyandı!!Uyandı!!”
“Canını seven kaçsın!!”
Kız, kaçanların ardından baktı, kılıcını kabzasını soktu.Gülüşü git gide kahkahaya dönüştü.Bir yandan gülmekten karnını tutuyor bir yandan gözünde biriken yaşları siliyordu.O sırada arkasındaki ağaçların arkasından oldukça kilolu bir kadın çıktı.Gözlerini devirip kıza baktı:
“Jamelia!Kızlarımı neden korkutuyorsun!?Zaten bütün çocuklar arasında senin hakkında bir efsane dolaşıyor!!Biliyorsun onların buraya kadar gelmeleri yasak ve seni tanımıyorlar.Bazıları senin insan olup olmadığından bile şüpheli!!”
Jamelia kendisine dik dik bakan kadına döndü.Hala gülüyordu ama kendisini biraz olsun durdurdu:
“Yüce Kibele aşkına!!Adım Kara Ejder olmuş ha!!Bu kadar popüler olacağım aklımın ucundan geçmezdi!!”
Kadın koyu yeşil gözlerini haince açtı:
“İstersen seni tekrardan popüler yapabilirim!Ne de olsa senin eskiden kim olduğunu öğrenirlerse…”
Jamelia alınmışçasına kafasını yana eğdi ama hala gülümsüyordu:
“Tamam özür dilerim Reis! Bir daha olmayacak! Ama söyle onlara bir daha buraya gelmesinler…”
Kabile reisi kadın, zafer kazanmışçasına gerindi.Boyu Jamelia’dan kısaydı ama ondan yirmi kat daha şişman olduğu kesindi...Elini kızın omzuna attı:
“Bu sefer ki geleneksel eğlencemize sende katılacaksın değil mi?Bir çok turnuva yapılacak, akşama her şey hazır olur!Senin ne olduğunu artık herkesin görmesi gerek!”
Kadın bu sözleri söylerken yalvarmıştı adeta, gözlerinde binlerce sevinç kıvılcımı çakmıştı.Lakin onları söndüren Jamelia’nın iç çekmesi ve verdiği cevap oldu…Kadının elini omzundan yavaşça çekti:
“Üzgünüm Simano…Bunun yapamam!Tanınmak istemiyorum.Geçmişimi çok geride bıraktım ve artık yeni bir hayatım var, yeni görevlerim var…Böyle yaşamak istiyorum.Yükseleceksem bunun amazon değil başka bir yerde olmasını arzularım…Eğlenceye geleceğim, hatta yardım da ederim ama benim turnuvalara katılmam için ısrar etme…”
Jamelia kadının gözlerinin içine bakarak konuşmuştu.Reis bu duruma üzülerek başını eğdi,dudaklarını büzdü...Kızın elini tuttu:
“Senin ne kadar cesur biri olduğunu biliyorum.Bilge kadına binlerce teşekkür ediyorum!Seni buldu ve sen bize geldin!Bu akşam yine dua edeceğim, senin için!Kibele seni başımızdan eksik etmesin…”
Jamelia biraz hüzünlü biraz mutlu bir tavırla gülümsedi ve kadına sarıldı:
“Beni sizden ancak ölüm ayırabilir biliyorsun…Ama şimdi işime gitmeliyim…”
Kadın başıyla onayladı, elini yumruk yapıp kalbinin olduğu yere iki kez vurdu, Jamelia da onun selamına karşılık verdi.Kadın ayrıldıktan sonra hazırlandı.Kılıcını ve yayını her ihtimale karşı almayı da unutmadı.Yalnız bir şey canını fena halde sıkıyordu.Ama ne olduğunu da bilemiyordu zaten...10 tanesi inek, 5’i koyun ve geri kalanı da keçilerden oluşan sürüyü önüne geçirdi ve verimli otların yetiştiği yere otlatmaya götürdü…
Bu küçük kabile hazırlığa aylar öncesinden başlamıştı.Kısacası bu gün tüm kabile için kutsal ve şerefli bir gündü.Lakin biri için öyle değildi…Geçmişinde ne kadar çok severdi bu eğlenceleri, her zaman en ön sıralarda yerini alırdı.Ama hayat onu farklılaşmaya zorlamış ve bambaşka biri olup çıkmıştı…
…
Ortalık iyice aydınlanınca kabilenin bir kaç küçük canavarı, ormanın dışındaki yere gittiler.Amaçları belliydi; haylazlık ve “Kara Ejder’i” bulmak!Ormanın dışına çıktıklarında, etraflarına göz attılar.Üç kızdan oluşuyorlardı; Akila,Lana ve Ala…En fazla 5-6 yaşlarındaydılar.Savaş eğitimlerine başlamamışlardı, ama doğuştan cesurdular…
Konuşmalarını fısıltıya çevirmeye çalışsalar da pek başarılı değillerdi.İçlerinden yaşıtlarına göre iri kıyım olan Ala , ikiz Akila ve Lana’ ya dönerek:
“Kızlar bence onu bulamayız…Yani sonuçta, o Kara Ejder…Kabilemizin koruyucusu!Eminim çok iyi bir yere saklanmıştır, pusu kuruyordur.Ne de olsa her an düşmanın kapımıza dayanma riski var…”
Akila gözlerini devirdi:
“Saçmalama Ala!!O kadar da değil!Görende bizim kabilenin her gün saldırı altında olduğunu...”
O sırada Lana, Akila’nın sözünü keserek acıyla inledi:
“Kızlar…Ba.. Bakın…”
Üç kız Lana’nın işaret ettiği yere bakarak hemen birbirlerine sokuldular.Biraz tedirgin biraz da korkarak büyük bir ağaca doğru sessizce ilerlemeye başladılar.Yaklaştıkça görmek istediklerini rahatça seçebiliyorlardı.Ve sonunda aniden durdular, nefesleri kesilmişti.
Ağacın kalın bir dalına uzanmış,gölgelik bu yerde usulca uyuyordu aradıkları şey…Koyu kahve saçları, havadaki nemden dolayı hafif dalgalıydı.Neredeyse beline kadar uzun saçları, ağacın dalını rahatlıkla kapatıyordu.Fiziği tam anlamıyla bir savaşçıya uygundu.Üzerine giydiği, kalın-sert bir bambu gövdesinden yapılmış kıyafeti, üst kısmında belli yerlerini örtmüştü.Altında bizon derisinden yapılmış, dizlerinden aşağısı yırtılmış bir pantolonu vardı.Ayakları ise çıplak, derisi; dikenli çalılardan yıpranmış ve topraktan dolayı da kirlenmişti.Kabiledeki hemen hemen herkeste olan, bitkilerden yapılmış boyalar vücudunun her yerinde vardı.Lakin bu kabiledekilerden farklıydı şekilleri...Kılıcı hala belinde ve gelenlerden habersiz huzurlu bir şekilde uyuyor gözüküyordu.Üç kız da iyice ona yaklaştılar.Lana:
“Bence ona dokunmaktan vaz geçelim.Bize bir şey yapabilir…”
Akila cesurca konuşmaya daldı:
“Saçmalamayın!Görmüyor musunuz uyuyor!Şimdi belindeki şu kılıcı alacağım ve ruhu dahi duymayacak…”
Akila yavaşça ağaçtaki kıza yaklaştı, arkadaşlarının tedirgin olmasını pek umursamıyordu.Eli yavaşça kılıca uzandı ve başını kavradı.Arkadaşlarına döndü ve zafer kazanmışçasına baktı, kılıcı ince bir sesle kendine doğru çekmeye başladı.Lakin bir anda, kendisini yerinden hoplatacak bir durumla karşılaştı.Şaşkınlıktan kalbi deli gibi çarpıyordu.Akila gözlerini karşısındaki kıza dikti, kapalıydı, ama eli Akila’nın elini sertçe tutuyor, dudakları hafifçe sırıtıyordu.Lana ve Ala korkudan dillerini yutmuş gibiydiler.Kız,inanılmaz bir kuvvetle Akila’nın ayaklarını yerden kesti ve onu çimenlerin arasına attı.Geride kalan iki kız donup kalmış, sadece kıza kilitlenmişlerdi. Kız yavaşça ayağa kalktı, toplu gibi duran saçları şimdi iyice açılmıştı.Ela gözleri alev alev parladı,dudakları sinsice güldü ve kılıcını çekti:
“İşte zavallı düşmanlarımı buldum, son duanızı edin bakalım!!”
Kızlar müthiş bir çığlık attılar.Akila’yı da alarak hızla oradan kaçtılar.Bağırış sesleri duyuluyordu uzaktan…:
“Yüce Kibele, Kara Ejder uyandı!!Uyandı!!”
“Canını seven kaçsın!!”
Kız, kaçanların ardından baktı, kılıcını kabzasını soktu.Gülüşü git gide kahkahaya dönüştü.Bir yandan gülmekten karnını tutuyor bir yandan gözünde biriken yaşları siliyordu.O sırada arkasındaki ağaçların arkasından oldukça kilolu bir kadın çıktı.Gözlerini devirip kıza baktı:
“Jamelia!Kızlarımı neden korkutuyorsun!?Zaten bütün çocuklar arasında senin hakkında bir efsane dolaşıyor!!Biliyorsun onların buraya kadar gelmeleri yasak ve seni tanımıyorlar.Bazıları senin insan olup olmadığından bile şüpheli!!”
Jamelia kendisine dik dik bakan kadına döndü.Hala gülüyordu ama kendisini biraz olsun durdurdu:
“Yüce Kibele aşkına!!Adım Kara Ejder olmuş ha!!Bu kadar popüler olacağım aklımın ucundan geçmezdi!!”
Kadın koyu yeşil gözlerini haince açtı:
“İstersen seni tekrardan popüler yapabilirim!Ne de olsa senin eskiden kim olduğunu öğrenirlerse…”
Jamelia alınmışçasına kafasını yana eğdi ama hala gülümsüyordu:
“Tamam özür dilerim Reis! Bir daha olmayacak! Ama söyle onlara bir daha buraya gelmesinler…”
Kabile reisi kadın, zafer kazanmışçasına gerindi.Boyu Jamelia’dan kısaydı ama ondan yirmi kat daha şişman olduğu kesindi...Elini kızın omzuna attı:
“Bu sefer ki geleneksel eğlencemize sende katılacaksın değil mi?Bir çok turnuva yapılacak, akşama her şey hazır olur!Senin ne olduğunu artık herkesin görmesi gerek!”
Kadın bu sözleri söylerken yalvarmıştı adeta, gözlerinde binlerce sevinç kıvılcımı çakmıştı.Lakin onları söndüren Jamelia’nın iç çekmesi ve verdiği cevap oldu…Kadının elini omzundan yavaşça çekti:
“Üzgünüm Simano…Bunun yapamam!Tanınmak istemiyorum.Geçmişimi çok geride bıraktım ve artık yeni bir hayatım var, yeni görevlerim var…Böyle yaşamak istiyorum.Yükseleceksem bunun amazon değil başka bir yerde olmasını arzularım…Eğlenceye geleceğim, hatta yardım da ederim ama benim turnuvalara katılmam için ısrar etme…”
Jamelia kadının gözlerinin içine bakarak konuşmuştu.Reis bu duruma üzülerek başını eğdi,dudaklarını büzdü...Kızın elini tuttu:
“Senin ne kadar cesur biri olduğunu biliyorum.Bilge kadına binlerce teşekkür ediyorum!Seni buldu ve sen bize geldin!Bu akşam yine dua edeceğim, senin için!Kibele seni başımızdan eksik etmesin…”
Jamelia biraz hüzünlü biraz mutlu bir tavırla gülümsedi ve kadına sarıldı:
“Beni sizden ancak ölüm ayırabilir biliyorsun…Ama şimdi işime gitmeliyim…”
Kadın başıyla onayladı, elini yumruk yapıp kalbinin olduğu yere iki kez vurdu, Jamelia da onun selamına karşılık verdi.Kadın ayrıldıktan sonra hazırlandı.Kılıcını ve yayını her ihtimale karşı almayı da unutmadı.Yalnız bir şey canını fena halde sıkıyordu.Ama ne olduğunu da bilemiyordu zaten...10 tanesi inek, 5’i koyun ve geri kalanı da keçilerden oluşan sürüyü önüne geçirdi ve verimli otların yetiştiği yere otlatmaya götürdü…
Jamelia Moorden- Mesaj Sayısı : 49
Kayıt tarihi : 11/09/10
Konum : Kotais
Rütbe : İşbara Hanı'n Yoldaşı
Geri: ScYthİa ' da Hırçın Bir Amazon...
İşbara Han, emrinde 150 atlısıyla köye yaklaşırken en ufak korku duymuyordu.Köy daha ufukta belirdiğinde kaderi belli olmuştu ve ağır zırhlı 150 atlıya direnemezlerdi.Ve tabii Aybora da 50 atlısıyla yanındaydı.Aslında direnmemeleri halinde askerlerini yağmalamama konusunda ikna edebilirdi de.Yine de bu köyün bir Sarmat köyü olduğunu anlaması uzun sürmedi.Sarmatlar hiçbir zaman sağduyuları ile tanınmamıştı, büyük olasılıkla yine öyle olacaktı.
Köyden neşeli sesler yükseliyordu.Candan kahkahalar, yüksek sesle söylenen şarkılar, çalınan çalgılar...Bir şölen vardı burada, katılmak için büyük istek hissetse de görevleri ve sorumlulukları yüzündeki kasvetli ifadeyi koruması için onu zorladı.Adamlarına sakinliklerini korumalarını emredip 50 adamıyla köye girdi.
Köyden neşeli sesler yükseliyordu.Candan kahkahalar, yüksek sesle söylenen şarkılar, çalınan çalgılar...Bir şölen vardı burada, katılmak için büyük istek hissetse de görevleri ve sorumlulukları yüzündeki kasvetli ifadeyi koruması için onu zorladı.Adamlarına sakinliklerini korumalarını emredip 50 adamıyla köye girdi.
İşbara- Mesaj Sayısı : 248
Kayıt tarihi : 27/08/10
Konum : Kotais
Rütbe : Colchis Süvarileri Lideri
Geri: ScYthİa ' da Hırçın Bir Amazon...
Jamelia köyün yakın bir yerinde hayvanlarını otlatmaya devam ediyordu. Etrafındaki mis gibi çiçek kokusunu içine çekti.Gülümsedi…Ona huzur veriyordu bu durum, hele köydeki neşe sesleri yok mu! Onlardan vazgeçmek ölüm gibiydi sanki!!!
…
Bir müddet bu güzel atmosferin tadını çıkardı, lakin garip bir şey oldu…Hayvanların bağırış sesleri, hareketleri, tavırları tuhaflaşmaya başlamıştı.Jamelia dikkatlice baktı, nerdeyse delirmiş gibiydiler!Bazıları bir yana kaçıyor bazıları donup kalmış, bir yöne bakıyorlardı.Jamelia sürüden ayrılmış,kaçan, yavru bir kuzuyu gördü.Kılıcını beline takarak peşinden koştu ve sonunda onu yakaladı.Keçi öylesine titriyor öylesine derin nefes alıyordu ki , Jamelia hemen ona sarıldı:
“Hey…Sakin ol…Korkacak bir şey yok!Ne oldu , nedir seni korkutan şey?”
Jamelia keçiyle boşuna konuşmuyordu.Uzun zamandır çobanlık yaptığı için hemen hemen tüm hayvanların dilinden anlıyordu.Üzüldüklerini, sıkıldıklarını veya korktuklarını fark edebiliyor, bu durumu aşmaları için onları tatlı dille sakinleştirmeye çalışıyordu.Hayvanlar da alışmıştı ona,uzun zamandır birlikteydiler nasılsa...Lakin Jamelia keçinin titremesini bir türlü durduramadı.Hayvan sanki her saniyede biraz daha titriyor, korkudan ne yapacağını şaşırıyordu.Jamelia keçinin yanına çöktü ve onu kucağına aldı, belki ona anne şefkati gösterse iyi gelecekti…Lakin boşunaydı…
İleriden hemen hemen 50 kişinin çıkardığı ayak sesleri ve konuşmalar duyulmaya başlıyordu.Jamelia keçiyi bir kenara bıraktı ve ileriye doğru baktı.Uzun koyu kahve saçları görmesini engelliyordu ama yaklaşan şey iyice belirginleşince, kör olan birinin bile tehlikede olduğunu anlamaması gibi bir durum söz konusu olamazdı.Jamelia biraz daha ilerledi ve kaşlarını çattı.Sayamadığı kadar çok asker onu büyülemiş ve şaşırtmıştı.Ne arıyorlardı burada, ne istiyorlardı?Onlar yaklaştıkça, aldığı bela kokusu çevresini sardı…Neyin habercisiydiler?
Jamelia onlar yaklaştıkça kendisi de ilerledi, köyün girişinden epey uzaklaşmıştı, bir gürültü olsa kabile etkilenemezdi, zaten kendi gürültüleri onlara yetip artıyordu...Sonunda durdu, karşısında duran bu kadar çok asker onu zayıf bir duruma düşürüyordu.Ama Jamelia korkusuzdu, bir gram bile eksilmemişti bu duygusu, şuanda bile…Hatta tek hissettiği şaşkınlık ve öfkeydi.Bu adamların ne yapacağını bilmemesi onu çıldırtıyordu adeta!Önde birini gözüne kestirdi, soylu ve güçlü görünüyordu.Yeterince uzun boylu ve ağır zırhlanmıştı.Saçları Jamelia ‘dan daha koyuydu ve gözlerinin karası tıpkı kendisininki gibi alev alev parlıyordu. Onun lider olduğunu düşündü.İyice sinirlendi!Artık Jamelia’nın duruşu, yüz ifadesi aynı bir kaplanı andırıyordu!!Hem de oldukça hırçın bir kaplanı… Bir eli yumruk halinde diğeri ise kılıcına yakın duruyordu.Saçlarını geriye attı, gözlerini kıstı ve sordu:
“Ne istiyorsunuz?!”
Jamelia Moorden- Mesaj Sayısı : 49
Kayıt tarihi : 11/09/10
Konum : Kotais
Rütbe : İşbara Hanı'n Yoldaşı
Geri: ScYthİa ' da Hırçın Bir Amazon...
İşbara, köye giden yolda ilerlerken karşısına dikilen kadını görünce şaşırsa da bunu belli etmedi. Ve içten içe yanına kendi muhafızlarını aldığına şükretti, eğer sıradan askerleri olsaydı bu cesur kadınla alay eder yada yaylarına bir ok takmaktan çekinmezlerdi.
Atını öne sürüp kendini tanıttı:
"Ben İşbara Han.Bu bölgeyi ülkemize katmak için geldik.Ordum, şu an bölgedeki diğer köyleri 'ziyaret ediyor'. Ben de bu hoş köyde dinlenmek istedim cesur hanım.Eğer sizin için de bir mahzuru yoksa..."
İşbara, cesur insanları severdi, her ne kadar son yüzyılda yurdundaki kadınlar yağmalanmış Germen-Romalı kadınlar olsalar da Hun kadınları cesaretleri ile tanınmıştı.Aklına ister istemez annesi geldi, bu kadın da Amazon muydu acaba?
Amazon olmasa bile savaşçı olduğu kesindi.
Atını öne sürüp kendini tanıttı:
"Ben İşbara Han.Bu bölgeyi ülkemize katmak için geldik.Ordum, şu an bölgedeki diğer köyleri 'ziyaret ediyor'. Ben de bu hoş köyde dinlenmek istedim cesur hanım.Eğer sizin için de bir mahzuru yoksa..."
İşbara, cesur insanları severdi, her ne kadar son yüzyılda yurdundaki kadınlar yağmalanmış Germen-Romalı kadınlar olsalar da Hun kadınları cesaretleri ile tanınmıştı.Aklına ister istemez annesi geldi, bu kadın da Amazon muydu acaba?
Amazon olmasa bile savaşçı olduğu kesindi.
İşbara- Mesaj Sayısı : 248
Kayıt tarihi : 27/08/10
Konum : Kotais
Rütbe : Colchis Süvarileri Lideri
Geri: ScYthİa ' da Hırçın Bir Amazon...
"Ben İşbara Han.Bu bölgeyi ülkemize katmak için geldik.Ordum, şu an bölgedeki diğer köyleri 'ziyaret ediyor'. Ben de bu hoş köyde dinlenmek istedim cesur hanım.Eğer sizin için de bir mahzuru yoksa...
Jamelia duyduğu sözler karşısında kan adeta beynine sıçradı.Öfkeden deliye dönmek üzereydi.Karşısındaki bu neyin nesi belli olmayan adam, arkasına taktığı askerleriyle içinden geldiği gibi davranmakta özgür müydü sanki!!Kim oluyordu, neyin neseydi?Hele hele bu bölgeyi ülkesine katmak mı!Jamelia kendine hakim olmadı ve kılcını çekti:
"Kimsiniz veya nesiniz bilmiyorum ama burada kafanıza estiği gibi hareket edemezsiniz!!"
Jamelia kılcını atın üstündeki adama kaldırdı:
"Ben bu kabilenin koruyucusuyum!Kabile Reisi'nin izni olmadan kimse bir adım atmaya bile tenezzül etmesin!!Hoş eğer amacınızdan vazgeçip kutlamaya katılmak isteyebilirsiniz...Lakin bunun da olacağını zannetmiyorum , biz amazonlar sizin gibi embesillerden nefret ederiz!"
Jamelia korkusuzca attı bu sözleri ortaya...Ne hakla burayı ele geçirmek istiyorlardı ki?!Amazonları geçmek kolay değildi elbet!Küçük bi kabile bile olsalar bir amazon kadını 3 erkekle korkusuzca kapışabilirdi.Zafer alarak çıkmasalarda kanının son damlasına kadar savaşırlardı!Jamelia sözlerini söyledikten sonra askerlerden bazılarının homurdandığını bazılarının da güldüğünü gördü.Kendisini hafife almışlardı elbet, bilmiyorlardı onun "Kara Ejder" lakaplı olduğunu...Jamelia başıyla işaret yaparak:
"Şimdi gidin buradan ve bir daha geri gelmeyin...Yoksa sonunuz hiç iyi olmaz!"
Jamelia duyduğu sözler karşısında kan adeta beynine sıçradı.Öfkeden deliye dönmek üzereydi.Karşısındaki bu neyin nesi belli olmayan adam, arkasına taktığı askerleriyle içinden geldiği gibi davranmakta özgür müydü sanki!!Kim oluyordu, neyin neseydi?Hele hele bu bölgeyi ülkesine katmak mı!Jamelia kendine hakim olmadı ve kılcını çekti:
"Kimsiniz veya nesiniz bilmiyorum ama burada kafanıza estiği gibi hareket edemezsiniz!!"
Jamelia kılcını atın üstündeki adama kaldırdı:
"Ben bu kabilenin koruyucusuyum!Kabile Reisi'nin izni olmadan kimse bir adım atmaya bile tenezzül etmesin!!Hoş eğer amacınızdan vazgeçip kutlamaya katılmak isteyebilirsiniz...Lakin bunun da olacağını zannetmiyorum , biz amazonlar sizin gibi embesillerden nefret ederiz!"
Jamelia korkusuzca attı bu sözleri ortaya...Ne hakla burayı ele geçirmek istiyorlardı ki?!Amazonları geçmek kolay değildi elbet!Küçük bi kabile bile olsalar bir amazon kadını 3 erkekle korkusuzca kapışabilirdi.Zafer alarak çıkmasalarda kanının son damlasına kadar savaşırlardı!Jamelia sözlerini söyledikten sonra askerlerden bazılarının homurdandığını bazılarının da güldüğünü gördü.Kendisini hafife almışlardı elbet, bilmiyorlardı onun "Kara Ejder" lakaplı olduğunu...Jamelia başıyla işaret yaparak:
"Şimdi gidin buradan ve bir daha geri gelmeyin...Yoksa sonunuz hiç iyi olmaz!"
Jamelia Moorden- Mesaj Sayısı : 49
Kayıt tarihi : 11/09/10
Konum : Kotais
Rütbe : İşbara Hanı'n Yoldaşı
Geri: ScYthİa ' da Hırçın Bir Amazon...
İşbara, askerlerinin önünde hakarete uğramıştı.Bunu kabul edip arkasını dönüp gidemezdi.Tabi, bir kadınla dövüşmek de onur kırıcı bir davranıştı ancak karşısındakinin amazon olması bu gerçeği değiştiriyordu.
Bir olasılık daha vardı ki hepsinden kötüydü, bir kadınla karşılaşıp yenilgiye uğramak, onu aklına bile getirmedi.
"Bu topraklar, daha 15 yıl önce bizimdi.Benim yaptığım sadece bizim olanı geri almaktır.Senin gibi cesur bir kadınla dövüşmek istemem ve kılıcım kınından çıkarsa kan dökmeden yerine girmez."
Durumu eşitlemek için atından indi, tüm Hunlardan uzun boylu olması burada da işine yaramıştı.Çünkü yanındaki adamlarından herhangi biri bu hareketi yapsaydı kadına aşağıdan bakmak zorunda kalacaktı.
"İlk hamle hakkı senin olsun, karar verme hakkı da.Ancak bil ki kabilenin kaderi şu an senin ellerinde.Kendi kaderin de tabii..."
Kadından gelecek hiçbir hamleden korkmadan aralarında birkaç hamle kalana kadar ilerledi.O, aralarındaki mesafeyi kapatana kadar kılıçlarını çekip gelen her türlü saldırıyı savuşturabilirdi.Canı, gerçekten de bu kadınla savaşmak istemese de düşmanının gözlerindeki pırıltı bugün kan akacağının işaretçisi gibiydi.
Bir olasılık daha vardı ki hepsinden kötüydü, bir kadınla karşılaşıp yenilgiye uğramak, onu aklına bile getirmedi.
"Bu topraklar, daha 15 yıl önce bizimdi.Benim yaptığım sadece bizim olanı geri almaktır.Senin gibi cesur bir kadınla dövüşmek istemem ve kılıcım kınından çıkarsa kan dökmeden yerine girmez."
Durumu eşitlemek için atından indi, tüm Hunlardan uzun boylu olması burada da işine yaramıştı.Çünkü yanındaki adamlarından herhangi biri bu hareketi yapsaydı kadına aşağıdan bakmak zorunda kalacaktı.
"İlk hamle hakkı senin olsun, karar verme hakkı da.Ancak bil ki kabilenin kaderi şu an senin ellerinde.Kendi kaderin de tabii..."
Kadından gelecek hiçbir hamleden korkmadan aralarında birkaç hamle kalana kadar ilerledi.O, aralarındaki mesafeyi kapatana kadar kılıçlarını çekip gelen her türlü saldırıyı savuşturabilirdi.Canı, gerçekten de bu kadınla savaşmak istemese de düşmanının gözlerindeki pırıltı bugün kan akacağının işaretçisi gibiydi.
İşbara- Mesaj Sayısı : 248
Kayıt tarihi : 27/08/10
Konum : Kotais
Rütbe : Colchis Süvarileri Lideri
Geri: ScYthİa ' da Hırçın Bir Amazon...
Jamelia kendisine yaklaşan bu korkusuz adama baktı.Tam anlamıyla bir liderdi doğrusu...Korkusuz her türlü savaşa hazır.Lakin bu Jamelia'nın umrumda değildi.Onu korkutamazdı hiçbir şey!Bu köyü ele geçirmek imkansızdı!Hiçbir şekilde...Jamelia kararını vermişti,gerekirse ölüm pahasına savaşacaktı bu adamla!Geçmişte bir kez yapmıştı savaşmama hatasını, sonuç kendisi için büyük bir felaket olmuştu.Annesi yerine koyduğu kadın gözlerinin önünde uçup gitmişti.Şimdi savaşmasa bu niyeti belirsiz embesillerin köyü ne hala getireceğini düşündü, üzüldü...Üzüldükçe daha da arttı nefreti:
"Bu topraklar geçmişte ne kadar sizin olsa da, şuanda burada bizler yaşıyoruz.Birçok küçük çocuk var ve hepsi burada büyüyecekler!!Buna engel olamazsınız!İzinsiz topraklarımıza girdiniz,sizi yenebilirim!!Ve korkmuyorum!!Ne askerlerinden ne de senden...Ölümüm pahasına, bu toprakları vermemek için savaşacağım!"
Jamelia, etrafındakileri süzdü.Şimdi hepsi şaşırmıştı,acıma yoktu suratlarında.Elinde olsa hepsini kıtır kıtır doğrardı bu hırçın kız...Lakin biliyordu,savaşı kurallarına göre oynamak isterdi bu soylu yaratıklar.Kılcını savaşa hazır bir şekilde iki eliyle tuttu ve karşısındaki adama baktı:
"Madem bu toprakları almaya bu kadar heveslisin!!Gel de al bakalım..."
Jamelia kararı veren olmuştu ama ilk hamleyi yapmaya girişmeyecekti.Karşısındaki kılıcını çekip,saldırmalıydı!Ama kendisini çok bekletirse, Jamelia direk saldıracaktı!!Kaybedecek bir dakikası bile yoktu.Ve gerçekten de bu köyün kaderini ellerinde taşıyordu.Farkındaydı...Kalbinin derinliklerine kadar hissetmişti bunu...
"Bu topraklar geçmişte ne kadar sizin olsa da, şuanda burada bizler yaşıyoruz.Birçok küçük çocuk var ve hepsi burada büyüyecekler!!Buna engel olamazsınız!İzinsiz topraklarımıza girdiniz,sizi yenebilirim!!Ve korkmuyorum!!Ne askerlerinden ne de senden...Ölümüm pahasına, bu toprakları vermemek için savaşacağım!"
Jamelia, etrafındakileri süzdü.Şimdi hepsi şaşırmıştı,acıma yoktu suratlarında.Elinde olsa hepsini kıtır kıtır doğrardı bu hırçın kız...Lakin biliyordu,savaşı kurallarına göre oynamak isterdi bu soylu yaratıklar.Kılcını savaşa hazır bir şekilde iki eliyle tuttu ve karşısındaki adama baktı:
"Madem bu toprakları almaya bu kadar heveslisin!!Gel de al bakalım..."
Jamelia kararı veren olmuştu ama ilk hamleyi yapmaya girişmeyecekti.Karşısındaki kılıcını çekip,saldırmalıydı!Ama kendisini çok bekletirse, Jamelia direk saldıracaktı!!Kaybedecek bir dakikası bile yoktu.Ve gerçekten de bu köyün kaderini ellerinde taşıyordu.Farkındaydı...Kalbinin derinliklerine kadar hissetmişti bunu...
Jamelia Moorden- Mesaj Sayısı : 49
Kayıt tarihi : 11/09/10
Konum : Kotais
Rütbe : İşbara Hanı'n Yoldaşı
Geri: ScYthİa ' da Hırçın Bir Amazon...
İşbara, kadının cesaretini içten içe takdir etti.Yine de artık yapacak bir şeyi kalmıştı.Geçmişte de sorumlulukları yüzünden istemediği insanları öldürmek zorunda kalmıştı, ancak her defasında sarsılmadan edemiyordu.
Askerlerinden birinin kadının sözlerine yaptığı yorumu işitti, "Bir toprağa karşı bir kadın he! Güzel bir takas."
Askerleri gülüşürken kendisi de bunun yerinde bir takas olduğunu düşündü.
Kınından çıkan kılıçların sesi duyulurken diğer Hunlar yaylarını çıkararak etrafı kollamaya başladılar.Habersiz bir şekilde yaklaşmaya kalkışan olursa ölecekti.
Ve hamlesini yaptı.Bir kılıcını kadının boynuna doğru savururken diğeri ile bir saplama hareketi yaptı.
Askerlerinden birinin kadının sözlerine yaptığı yorumu işitti, "Bir toprağa karşı bir kadın he! Güzel bir takas."
Askerleri gülüşürken kendisi de bunun yerinde bir takas olduğunu düşündü.
Kınından çıkan kılıçların sesi duyulurken diğer Hunlar yaylarını çıkararak etrafı kollamaya başladılar.Habersiz bir şekilde yaklaşmaya kalkışan olursa ölecekti.
Ve hamlesini yaptı.Bir kılıcını kadının boynuna doğru savururken diğeri ile bir saplama hareketi yaptı.
İşbara- Mesaj Sayısı : 248
Kayıt tarihi : 27/08/10
Konum : Kotais
Rütbe : Colchis Süvarileri Lideri
Geri: ScYthİa ' da Hırçın Bir Amazon...
Jamelia sözü üzerine bekledi ve etrafında hareketlenmeler oldu.Hemen hemen tüm askerler adamın ve kendisinin çevresini sardılar.Ne bir kaçış ne de bir yardım olacaktı bu savaşta, her iki taraf da elinde ne koz varsa oynayacaktı.Jamelia etrafına dalmışkan kılıcın kınından çıkarılma sessiyle irkildi.Artık savaş başlıyacaktı yalnız Jamelia biraz güçsüz durumda hissetti kendini, adamın iki kılıcı vardı ve harika dövülmüşlerdi.Kısacası insan katletmek için ideallerdi doğrusu...Jamelia ne yapacağını biliyordu.Karşısındakinin ne kadar kılıç gücü varsa kendisinin de fiziksel gücü vardı.Çocukluğundan beri ağaç tepelerinde denge üzerine çalışmıştı.Ve ani çıkışları vardı kılıcı olmasa bile korkusuzca birine yumruk atabilir ya da onun üzerine çıkabilirdi.Bunları düşünrken karşı taraf hızlı bir saldırıya geçti.
Jamelia boynuna gelen kılıcı savuşturdu ve saplanmak üzere öne atılmış kılıçtan kolaylıkla kaçtı.Durup karşı tarafa hamle sırası vermek istemedi,ama akıllca hareket etmeliydi çabuk ama akıllıca...Kılıcını bir elinde döndürdü ve rakibinin kafasına doğru savurdu...
Jamelia boynuna gelen kılıcı savuşturdu ve saplanmak üzere öne atılmış kılıçtan kolaylıkla kaçtı.Durup karşı tarafa hamle sırası vermek istemedi,ama akıllca hareket etmeliydi çabuk ama akıllıca...Kılıcını bir elinde döndürdü ve rakibinin kafasına doğru savurdu...
Jamelia Moorden- Mesaj Sayısı : 49
Kayıt tarihi : 11/09/10
Konum : Kotais
Rütbe : İşbara Hanı'n Yoldaşı
Geri: ScYthİa ' da Hırçın Bir Amazon...
İşbara rakibinin hamlesini kılıcı ile savuşturarak bir açık oluşturmaya çalıştı ama düşmanı geri çekilerek bundan kurtuldu.Kadın gerçekten iyi dövüşüyordu, kalkanı yada ikinci bir kılıcı olmasa bile hamlelerini savuşturacak kadar tecrübeliydi.Yine de kendisi kadar olamazdı.Yürümeye başladığı günden beri savaş eğitimi alıyordu.Gerek binicilik konusunda gerek atıcılık gerek yakın dövüş...
Tam o sırada aklında bir düşünce belirmeye başladı, "Belki de..."
Romalı bir esirden öğrendiği bir seriyi uygulamaya koydu.Bu hamle dizisi, rakibi yormak ve açık vermesini sağlamak için geliştirilmişti.Sağdan ve soldan saldırıyor, eğilerek kılıcını savuruyor yada çevresinde tam bir tur atarak ivmesinin getirdiği güçle kılıcını sallıyordu.Bu sırada dikkati kılıçlarında olan kadının bir açığını yakaladı, bir tekme ile işi bitirebilirdi.Yine de kadın buna "Hile" derse diyecek bir şeyi olmadığından vazgeçti.
Kılıçları da yeterdi.
Tam o sırada aklında bir düşünce belirmeye başladı, "Belki de..."
Romalı bir esirden öğrendiği bir seriyi uygulamaya koydu.Bu hamle dizisi, rakibi yormak ve açık vermesini sağlamak için geliştirilmişti.Sağdan ve soldan saldırıyor, eğilerek kılıcını savuruyor yada çevresinde tam bir tur atarak ivmesinin getirdiği güçle kılıcını sallıyordu.Bu sırada dikkati kılıçlarında olan kadının bir açığını yakaladı, bir tekme ile işi bitirebilirdi.Yine de kadın buna "Hile" derse diyecek bir şeyi olmadığından vazgeçti.
Kılıçları da yeterdi.
İşbara- Mesaj Sayısı : 248
Kayıt tarihi : 27/08/10
Konum : Kotais
Rütbe : Colchis Süvarileri Lideri
Geri: ScYthİa ' da Hırçın Bir Amazon...
Jamelia dövüş esnasında elinden geldiğince çaba gösteriyordu.Annesi yerine koyduğu bilge kadından öğrendiği hamleler kendisini korumasına yetiyordu.Yalnız karşı tarafı etkilemiyordu.Aksine kendisine gelen saldırılar daha kuvvetli oluyor bazen kılıcı elinden bırakası geliyordu.Lakin pes etmeyecekti, adam ne kadar tecrübeli de olsa dayanacaktı, sonuna kadar!!
...
Bu karşılıklı çarpışma devam ederken Jamelia rakibinin taktik değiştirdiğini fark etti.Bir sağdan bir soldan saldırması Jamelia yı yormuş ve bitkin düşürmüştü.Ara vermek istiyor ama aleyhine olacağanını düşündüğü için vaz geçemiyordu.Öfke gözlerini kör etmiş olacak ki rakibinin hamlelerini görmekte zorlanıyordu.Artık savaşı bitirmek istiyordu ama bilerek kılıcı yere atmayacaktı, bu resmen köyü teslim etmek demekti!Hayır!!Jamelia asla yapamazdı bunu...Düşmanı zayıflatmalıydı,güçsüz duruma düşürmeliydi ama karşısındakinin açığını bulmaya çalışırken kendisi açık veriyordu.Oyunu kurallarına göre oynamak bir çözüm değildi.Düşündü...En iyisi rakibine beklemediği bir anda yumruk indirmekti.Ama bu adil olmayacaktı hem de hiç!Jamelia her zaman hile ye karşı çıkardı!Lakin bu gün farklıydı.Kabilesinin kaderini ellerinde taşıyordu.Düşmanının liderlerinin zayıflaması en iyi taktik olacaktı, böylelikle askerler afallayabilirdi.Nasıl olsa kimseye hesap vermek zorunda değildi!!İstemeden de olsa yapacaktı bunu...
Düşmanın kendisine yaklaştığını fark etti, kılıcıyla saldırıyormuş gibi yapacak ama düşmanına soldan bir darbe indirecekti.İşi yarayacak mıydı bu peki?Düşman yutacak mıydı bunu?Bilinmez...Ama yutsa iyi olurdu, yoksa Jamelia gerçekten de çok büyük bir tehlikeye atılmış olacaktı.Kılıcı elinden düşecek, belki de düşman kolunu yakalarsa kıracaktı...
Ve hamlesini yaptı...
...
Bu karşılıklı çarpışma devam ederken Jamelia rakibinin taktik değiştirdiğini fark etti.Bir sağdan bir soldan saldırması Jamelia yı yormuş ve bitkin düşürmüştü.Ara vermek istiyor ama aleyhine olacağanını düşündüğü için vaz geçemiyordu.Öfke gözlerini kör etmiş olacak ki rakibinin hamlelerini görmekte zorlanıyordu.Artık savaşı bitirmek istiyordu ama bilerek kılıcı yere atmayacaktı, bu resmen köyü teslim etmek demekti!Hayır!!Jamelia asla yapamazdı bunu...Düşmanı zayıflatmalıydı,güçsüz duruma düşürmeliydi ama karşısındakinin açığını bulmaya çalışırken kendisi açık veriyordu.Oyunu kurallarına göre oynamak bir çözüm değildi.Düşündü...En iyisi rakibine beklemediği bir anda yumruk indirmekti.Ama bu adil olmayacaktı hem de hiç!Jamelia her zaman hile ye karşı çıkardı!Lakin bu gün farklıydı.Kabilesinin kaderini ellerinde taşıyordu.Düşmanının liderlerinin zayıflaması en iyi taktik olacaktı, böylelikle askerler afallayabilirdi.Nasıl olsa kimseye hesap vermek zorunda değildi!!İstemeden de olsa yapacaktı bunu...
Düşmanın kendisine yaklaştığını fark etti, kılıcıyla saldırıyormuş gibi yapacak ama düşmanına soldan bir darbe indirecekti.İşi yarayacak mıydı bu peki?Düşman yutacak mıydı bunu?Bilinmez...Ama yutsa iyi olurdu, yoksa Jamelia gerçekten de çok büyük bir tehlikeye atılmış olacaktı.Kılıcı elinden düşecek, belki de düşman kolunu yakalarsa kıracaktı...
Ve hamlesini yaptı...
Jamelia Moorden- Mesaj Sayısı : 49
Kayıt tarihi : 11/09/10
Konum : Kotais
Rütbe : İşbara Hanı'n Yoldaşı
Geri: ScYthİa ' da Hırçın Bir Amazon...
İşbara, kadının yorulmaya başladığını hissediyordu ama iki kılıcıyla birden yaptığı tüm hamleleri başarıyla karşılaması -birkaç kesik alması normaldi ki kendisinin de sol kolunda bir çizik vardı- ve kaçabilmesi onu takdit etmesine neden oluyordu.Belli etmese bile kendisi de yorulmaya başlamıştı ancak o bayılana kadar dövüşme konusunda eğitilmişti.Sabaha kadar savaşabilir, bir sonraki sabaha kadar da kılıçlarını sallayabilirdi.
Tam bu sırada, yani düşüncelere dalmışken, solundan gelen cüretkar bir hamle gördü.Bu işi pek beğenmemişti zira kadının şimdiye kadar yaptığı en tehlikeli hamleydi-tutturabilmesi halinde ağır yara alırdı ancak savuşturursa kadın savunmasız kalırdı-.Yine de hamle hızla geliyordu ve İşbara'nın yapabileceği pek bir şey yoktu.
Sol elindeki kılıcı ile kadının kılıcına vurarak onu kenara itti.Aynı anda otomatikman sağ elindeki Albızkıran ile bir saplama hareketi yapıyordu, refleksleri bu yönde gelişmişti.Tam iki kılıcı da kendisinden uzaktayken sağından gelen bir yumruk gördü.Daha kılıçlarını çekemeden yumruk burnuna çarparak Hun hanını afallattı.Kafasını iki yana sallayarak kendine gelmeye çalışırken şimşek gibi gelen hamleleri savuşturuyordu.Gözlerini bir anlığına kapatmıştı, hiç şüphesiz keskin savaşçı içgüdüleri, sulanmış gözlerden daha çok işe yarardı.İki kılıcı havayı yararak bir çarpı çizerek kadının kılıcını kıskaca aldı.Kısa bir süre geçti, bu süre İşbara'nın toparlanmasına yetti ancak burnundan akan kanlar arkasındaki askerleri için günün en şaşırtıcı olayıydı.Yenilmez hanlarının burnunu kanatan bu kadın da kimdi böyle?!
İşbara, bu oyundan zevk almaya başladığını hissetse de tecrübesi sayesinde kadını yenebileceğini hissediyordu.İçinden bir ses, bu kadını öldürmemesi gerektiğini haykırmaya başlamıştı, bu ilk kez yaşadığı bir deneyimdi.Kadın bir tekme savurarak kılıcını kurtarırken kararını vermişti.
Kendi geliştirdiği bir seriyi uygulamaya sokarken hareketlerini hızlandırdı.Nefesini düzenlemek için derin derin nefes alsa da göğsü körük gibi şişiyordu.Soldan bir hamle yaptı, kadın daha bunu savuştururken sağından tam bir tur dönerek eğildi ve kılıcını yine yandan savurdu.Bu hamleler tamamen hıza ve onun getirdiği güce dayanan hamlelerdi yani kılıç tutan ele müthiş acı verirlerdi.Aynı şekilde devam etti, isyan eden avuç içlerini duymazdan gelerek birden havaya sıçradı ve kılıcını kadının kafasını yaracak güçte savurarak aşağı indi.Kadının bu hamleden kurtulmak için yapacağı tek şey bir adım geri çekilmekti, o da öyle yaptı.İşbara da aniden bir adım geri çekilerek kılıçlarını kınlarına soktu.
"Size saygı duyuyorum cesur ve güzel hanım.Erdemli biri olduğunuzu kanıtladınız, tüm Romalıların, Germenlerin ve diğer kavimlerin "şeytan" dediği Hunların yenilmez prensi ile savaşıp hayatta kaldınız.Siz gerçek bir kılıç ustasısınız.Dilerseniz dövüşümüze devam ederiz, ben böyle bir kadın tarafından öldürülmeyi yenilgi saymam.Ancak yüreğim sizin hayatta kalmanız gerektiğini söylüyor.
Cesaretimi mazur görün, ancak bu teklifi yapmadan önce dövüşe devam edersek ve sizi öldürmek zorunda kalırsam çok üzülürüm.Yanımda savaşmaya, emrimde değil, yanımda bulunmaya ne dersiniz? Sizin gibi biri böyle bir köy koruculuğu yapmayı hak etmiyor."
İşbara yüreğinin sesini dinlemişti.O ses onu hiç pişman etmemişti, yine etmeyeceğini biliyordu.
Tam bu sırada, yani düşüncelere dalmışken, solundan gelen cüretkar bir hamle gördü.Bu işi pek beğenmemişti zira kadının şimdiye kadar yaptığı en tehlikeli hamleydi-tutturabilmesi halinde ağır yara alırdı ancak savuşturursa kadın savunmasız kalırdı-.Yine de hamle hızla geliyordu ve İşbara'nın yapabileceği pek bir şey yoktu.
Sol elindeki kılıcı ile kadının kılıcına vurarak onu kenara itti.Aynı anda otomatikman sağ elindeki Albızkıran ile bir saplama hareketi yapıyordu, refleksleri bu yönde gelişmişti.Tam iki kılıcı da kendisinden uzaktayken sağından gelen bir yumruk gördü.Daha kılıçlarını çekemeden yumruk burnuna çarparak Hun hanını afallattı.Kafasını iki yana sallayarak kendine gelmeye çalışırken şimşek gibi gelen hamleleri savuşturuyordu.Gözlerini bir anlığına kapatmıştı, hiç şüphesiz keskin savaşçı içgüdüleri, sulanmış gözlerden daha çok işe yarardı.İki kılıcı havayı yararak bir çarpı çizerek kadının kılıcını kıskaca aldı.Kısa bir süre geçti, bu süre İşbara'nın toparlanmasına yetti ancak burnundan akan kanlar arkasındaki askerleri için günün en şaşırtıcı olayıydı.Yenilmez hanlarının burnunu kanatan bu kadın da kimdi böyle?!
İşbara, bu oyundan zevk almaya başladığını hissetse de tecrübesi sayesinde kadını yenebileceğini hissediyordu.İçinden bir ses, bu kadını öldürmemesi gerektiğini haykırmaya başlamıştı, bu ilk kez yaşadığı bir deneyimdi.Kadın bir tekme savurarak kılıcını kurtarırken kararını vermişti.
Kendi geliştirdiği bir seriyi uygulamaya sokarken hareketlerini hızlandırdı.Nefesini düzenlemek için derin derin nefes alsa da göğsü körük gibi şişiyordu.Soldan bir hamle yaptı, kadın daha bunu savuştururken sağından tam bir tur dönerek eğildi ve kılıcını yine yandan savurdu.Bu hamleler tamamen hıza ve onun getirdiği güce dayanan hamlelerdi yani kılıç tutan ele müthiş acı verirlerdi.Aynı şekilde devam etti, isyan eden avuç içlerini duymazdan gelerek birden havaya sıçradı ve kılıcını kadının kafasını yaracak güçte savurarak aşağı indi.Kadının bu hamleden kurtulmak için yapacağı tek şey bir adım geri çekilmekti, o da öyle yaptı.İşbara da aniden bir adım geri çekilerek kılıçlarını kınlarına soktu.
"Size saygı duyuyorum cesur ve güzel hanım.Erdemli biri olduğunuzu kanıtladınız, tüm Romalıların, Germenlerin ve diğer kavimlerin "şeytan" dediği Hunların yenilmez prensi ile savaşıp hayatta kaldınız.Siz gerçek bir kılıç ustasısınız.Dilerseniz dövüşümüze devam ederiz, ben böyle bir kadın tarafından öldürülmeyi yenilgi saymam.Ancak yüreğim sizin hayatta kalmanız gerektiğini söylüyor.
Cesaretimi mazur görün, ancak bu teklifi yapmadan önce dövüşe devam edersek ve sizi öldürmek zorunda kalırsam çok üzülürüm.Yanımda savaşmaya, emrimde değil, yanımda bulunmaya ne dersiniz? Sizin gibi biri böyle bir köy koruculuğu yapmayı hak etmiyor."
İşbara yüreğinin sesini dinlemişti.O ses onu hiç pişman etmemişti, yine etmeyeceğini biliyordu.
İşbara- Mesaj Sayısı : 248
Kayıt tarihi : 27/08/10
Konum : Kotais
Rütbe : Colchis Süvarileri Lideri
Geri: ScYthİa ' da Hırçın Bir Amazon...
Jamelia hamlesini yapmaya hazırlanmış ve adamın üzerine yürümüştü.Hile yapacağı için gerçekten de büyük utanç duymuştu.Yalnız,kabilesi için bu tehlikeye atılması gerekiyordu.
…
Rakibi onun hamlesini kılıçlarıyla savuşturmaya çalışırken tüm gücüyle sağdan bir yumruk çaktı.Öyle bir yumruktu ki bu, eli dahi acımıştı ama biran olsun durmak istemedi.Rakibinin yumruğunun etkisini fazlasıyla hissettiği belliydi, afallamıştı ve askerleri de...Herkes biran için soluklarını tutmuştu.Jamelia 'nın yüzüne istemeden de olsa bir mutluluk gelmişti.Zafer miydi onun için bu?!Ama hayır!Rakibi kılıcını biran için sıkıştırmıştı,zaman kazanmaya çalışıyordu belli ki!Burnundan dehşet verici kanların döküldüğünü görünce, Jamelia dayanamadı ve bir tekme ile kılcını kurtardı, ama karşı taraftan hızlı hamleler gelmeye devam etti.Güçsüzdü bu hamleler,lakin bir tanesinin kuvvetlice sarf edildiğini gördü ama geriye kaçtı.Rakibi de geriledi sonra kılıcını kınına soktu.Jamelia şaşkın, bir o kadar da yorgundu.Ne olduğuna anlam veremedi ama adam düşünmesine de fırsat vermeden konuşmaya girmişti:
"Size saygı duyuyorum cesur ve güzel hanım.Erdemli biri olduğunuzu kanıtladınız, tüm Romalıların, Germenlerin ve diğer kavimlerin "şeytan" dediği Hunların yenilmez prensi ile savaşıp hayatta kaldınız.Siz gerçek bir kılıç ustasısınız.”
Jamelia duyduklarına inanamamıştı.Bir Hun Prensi idi karşısındaki öyle mi?!Ve tüm bu yapılanlar,köyüne olan baskın,sıradan kişilerin işi değildi.Bu tam anlamıyla bir işgaldi.Hunlara takılan lakapları duymuştu.Namları hemen hemen tüm dünyaya kadar yayılmıştı ve önünde hiçbir devletin duramadığını işitmişlerdi.Ne yapmalıyım diye düşüneceği bir şey kalmamıştı Jamelia’nın...Yaptığı bu karşılaşmanın boşuna olduğunu anladı. Zaten yorgunluktan bayılmamak için kendini zor tutuyordu.Şuanda yatsa,belki 2 gün hiç kalkmadan uyuyabilirdi.Lakin karşısındaki Prensin uyumaya niyeti yoktu.Direnmesi bir işe yaramayacaktı, kim bilir bu cici adamların daha kaç bin askeri vardı.Direnebilirdi,sonuna kadar savaşırdı,ama sonunda öleceğini biliyordu.Ölmek mesele değildi, kabilesinin zarar görmesi,asimile olması…İşte kendisini asıl öldüren şey buydu.Bir çıkış yolu olmalı diye düşündü.Amazonlar kolay pes etmezlerdi ama soyları da gittikçe tükeniyordu.”Bir çıkış yolu” diye düşündü…
“Dilerseniz dövüşümüze devam ederiz, ben böyle bir kadın tarafından öldürülmeyi yenilgi saymam.Ancak yüreğim sizin hayatta kalmanız gerektiğini söylüyor.”
Jamelia, sözleri duyunca dikkat kesildi.”Yüce Kibele adına!”diye haykırmak istedi.Bu adam dalga mı geçiyordu?!Kendisini hayatta mı bırakacaktı?Yaptıkları çetin çarpışma sonucu adamlarını üzerine salmasını beklerken,büyük bir şoka uğramıştı.Şaşkınlığını ve merakını gizlemekte zorlanıyordu.Adam devam etti:
“Cesaretimi mazur görün, ancak bu teklifi yapmadan önce dövüşe devam edersek ve sizi öldürmek zorunda kalırsam çok üzülürüm.Yanımda savaşmaya, emrimde değil, yanımda bulunmaya ne dersiniz? Sizin gibi biri böyle bir köy koruculuğu yapmayı hak etmiyor."
Jamelia kılıcını kınına soktu.Bu ne büyük kibarlık ne cömertlikti böyle…Lakin bu Hun Prensi’nin yalan söylemediği ortadaydı.Peki niçin kendisini istiyordu?Savaştaki yeteneği için mi??Çokta yetenekli değildi halbuki!Çabuk yoruluyor ve eğer sert bir darbe yerse yerden kalkmakta zorlanıyordu.Zaten yeterince hızlı ve atak değildi!Lakin bir anlığına düşündü.Belki de bir çıkış kapısıydı bu sözler…Kabilesini kurtaracak tek şeydi…
“Sözleriniz ne kadar cömert olsa da Prens, bunu o kadar kolay kabul edemem…”
Jamelia kabul etmemekle büyük hata edeceği sonucuna varmıştı, ama kendisini o kadar kolay satamazdı.İsteyerek katılmayacaktı aralarına,sadece kabilesinin kurtulmasını ümit ediyordu.Tek düşüncesi buydu.Zaten amazonlar dışında diğer milletler ve güçleri hakkında çok fazla bir şey bilmiyordu.En fazla Hunlar’ı duymuştu.Bunları da düşününce ne kadar cahil olduğunu fark etti.Doğa ile hiçbir sorunu yoktu ama bilgi hakkında büyük eksikleri vardı.
“Ama, aynı zamanda teklifi kabul etmek isterim…Yalnız bazı şartlarım var.Anladım ki sizler çok güçlüsünüz.Biz ne kadar savaşçı özelliklere de sahip olsak, sayımızın azlığından ne kadar direneceğimiz meçhul.Zaten köyün kalan kısmını ele geçirmişsiniz…Sizden isteğim, kabileme zarar verilmesin!Köyün çok az yerini kaplıyoruz.Kabilenin çoğunu çocuklar oluşturuyor ve bazıları gerçekten çok küçük!!Rica ediyorum, bu küçük yerde bulananlara zarar vermeyin,onlara dokunmayın!!Burayı kendi topraklarınız gibi gösterebilirsiniz.Sizler ve sizin soyunuzdakiler her geçen gün güçlenip çoğalırken biz yok oluyoruz.Ele geçirdiğiniz yerleri mahvediyorsunuz,ormanları,onca varlığı hiç acımadan katlediyorsunuz…Buraya dokunmayın,bu küçük yere!!Köyün geri kalanı sizin olsun.Tek isteğim bu…”
Jamelia arkasına dönüp ağaçların içindeki küçük kabilesinin olduğu yere baktı.Onu koruyamamıştı,sözünü tutamamıştı.Acısı ikiye katlandı…Geçmiş ve şuanda yaşadığı karmaşık duygular gözlerine yansıdı.En son ne zaman ağladığını unutmuştu.Ama şimdi gözlerinin buğulanmasını durduramadı…Tekrar adama döndü:
“İsteklerimi kabul ederseniz, sizinle gelmeyi kabul ederim…”
…
Rakibi onun hamlesini kılıçlarıyla savuşturmaya çalışırken tüm gücüyle sağdan bir yumruk çaktı.Öyle bir yumruktu ki bu, eli dahi acımıştı ama biran olsun durmak istemedi.Rakibinin yumruğunun etkisini fazlasıyla hissettiği belliydi, afallamıştı ve askerleri de...Herkes biran için soluklarını tutmuştu.Jamelia 'nın yüzüne istemeden de olsa bir mutluluk gelmişti.Zafer miydi onun için bu?!Ama hayır!Rakibi kılıcını biran için sıkıştırmıştı,zaman kazanmaya çalışıyordu belli ki!Burnundan dehşet verici kanların döküldüğünü görünce, Jamelia dayanamadı ve bir tekme ile kılcını kurtardı, ama karşı taraftan hızlı hamleler gelmeye devam etti.Güçsüzdü bu hamleler,lakin bir tanesinin kuvvetlice sarf edildiğini gördü ama geriye kaçtı.Rakibi de geriledi sonra kılıcını kınına soktu.Jamelia şaşkın, bir o kadar da yorgundu.Ne olduğuna anlam veremedi ama adam düşünmesine de fırsat vermeden konuşmaya girmişti:
"Size saygı duyuyorum cesur ve güzel hanım.Erdemli biri olduğunuzu kanıtladınız, tüm Romalıların, Germenlerin ve diğer kavimlerin "şeytan" dediği Hunların yenilmez prensi ile savaşıp hayatta kaldınız.Siz gerçek bir kılıç ustasısınız.”
Jamelia duyduklarına inanamamıştı.Bir Hun Prensi idi karşısındaki öyle mi?!Ve tüm bu yapılanlar,köyüne olan baskın,sıradan kişilerin işi değildi.Bu tam anlamıyla bir işgaldi.Hunlara takılan lakapları duymuştu.Namları hemen hemen tüm dünyaya kadar yayılmıştı ve önünde hiçbir devletin duramadığını işitmişlerdi.Ne yapmalıyım diye düşüneceği bir şey kalmamıştı Jamelia’nın...Yaptığı bu karşılaşmanın boşuna olduğunu anladı. Zaten yorgunluktan bayılmamak için kendini zor tutuyordu.Şuanda yatsa,belki 2 gün hiç kalkmadan uyuyabilirdi.Lakin karşısındaki Prensin uyumaya niyeti yoktu.Direnmesi bir işe yaramayacaktı, kim bilir bu cici adamların daha kaç bin askeri vardı.Direnebilirdi,sonuna kadar savaşırdı,ama sonunda öleceğini biliyordu.Ölmek mesele değildi, kabilesinin zarar görmesi,asimile olması…İşte kendisini asıl öldüren şey buydu.Bir çıkış yolu olmalı diye düşündü.Amazonlar kolay pes etmezlerdi ama soyları da gittikçe tükeniyordu.”Bir çıkış yolu” diye düşündü…
“Dilerseniz dövüşümüze devam ederiz, ben böyle bir kadın tarafından öldürülmeyi yenilgi saymam.Ancak yüreğim sizin hayatta kalmanız gerektiğini söylüyor.”
Jamelia, sözleri duyunca dikkat kesildi.”Yüce Kibele adına!”diye haykırmak istedi.Bu adam dalga mı geçiyordu?!Kendisini hayatta mı bırakacaktı?Yaptıkları çetin çarpışma sonucu adamlarını üzerine salmasını beklerken,büyük bir şoka uğramıştı.Şaşkınlığını ve merakını gizlemekte zorlanıyordu.Adam devam etti:
“Cesaretimi mazur görün, ancak bu teklifi yapmadan önce dövüşe devam edersek ve sizi öldürmek zorunda kalırsam çok üzülürüm.Yanımda savaşmaya, emrimde değil, yanımda bulunmaya ne dersiniz? Sizin gibi biri böyle bir köy koruculuğu yapmayı hak etmiyor."
Jamelia kılıcını kınına soktu.Bu ne büyük kibarlık ne cömertlikti böyle…Lakin bu Hun Prensi’nin yalan söylemediği ortadaydı.Peki niçin kendisini istiyordu?Savaştaki yeteneği için mi??Çokta yetenekli değildi halbuki!Çabuk yoruluyor ve eğer sert bir darbe yerse yerden kalkmakta zorlanıyordu.Zaten yeterince hızlı ve atak değildi!Lakin bir anlığına düşündü.Belki de bir çıkış kapısıydı bu sözler…Kabilesini kurtaracak tek şeydi…
“Sözleriniz ne kadar cömert olsa da Prens, bunu o kadar kolay kabul edemem…”
Jamelia kabul etmemekle büyük hata edeceği sonucuna varmıştı, ama kendisini o kadar kolay satamazdı.İsteyerek katılmayacaktı aralarına,sadece kabilesinin kurtulmasını ümit ediyordu.Tek düşüncesi buydu.Zaten amazonlar dışında diğer milletler ve güçleri hakkında çok fazla bir şey bilmiyordu.En fazla Hunlar’ı duymuştu.Bunları da düşününce ne kadar cahil olduğunu fark etti.Doğa ile hiçbir sorunu yoktu ama bilgi hakkında büyük eksikleri vardı.
“Ama, aynı zamanda teklifi kabul etmek isterim…Yalnız bazı şartlarım var.Anladım ki sizler çok güçlüsünüz.Biz ne kadar savaşçı özelliklere de sahip olsak, sayımızın azlığından ne kadar direneceğimiz meçhul.Zaten köyün kalan kısmını ele geçirmişsiniz…Sizden isteğim, kabileme zarar verilmesin!Köyün çok az yerini kaplıyoruz.Kabilenin çoğunu çocuklar oluşturuyor ve bazıları gerçekten çok küçük!!Rica ediyorum, bu küçük yerde bulananlara zarar vermeyin,onlara dokunmayın!!Burayı kendi topraklarınız gibi gösterebilirsiniz.Sizler ve sizin soyunuzdakiler her geçen gün güçlenip çoğalırken biz yok oluyoruz.Ele geçirdiğiniz yerleri mahvediyorsunuz,ormanları,onca varlığı hiç acımadan katlediyorsunuz…Buraya dokunmayın,bu küçük yere!!Köyün geri kalanı sizin olsun.Tek isteğim bu…”
Jamelia arkasına dönüp ağaçların içindeki küçük kabilesinin olduğu yere baktı.Onu koruyamamıştı,sözünü tutamamıştı.Acısı ikiye katlandı…Geçmiş ve şuanda yaşadığı karmaşık duygular gözlerine yansıdı.En son ne zaman ağladığını unutmuştu.Ama şimdi gözlerinin buğulanmasını durduramadı…Tekrar adama döndü:
“İsteklerimi kabul ederseniz, sizinle gelmeyi kabul ederim…”
Jamelia Moorden- Mesaj Sayısı : 49
Kayıt tarihi : 11/09/10
Konum : Kotais
Rütbe : İşbara Hanı'n Yoldaşı
Geri: ScYthİa ' da Hırçın Bir Amazon...
İşbara, kadının ilk cümlesini duyunca şaşırmamış ama oldukça üzülmüştü.Bu öylesine içten bir üzüntüydü ki kendisi bile şaşırmıştı bu duruma.
Ancak sonra kadın bir şart koşarak teklifine karşılık vermişti.Köye dokunmamak? Köyü almış gibi gösterip boşaltmak?
Ancak bunlardan önce aydınlatılması gereken konular vardı.
"Hanım, bilin ki biz Hunlar hakkında öyle çok yalan atılıyor ki aynı yerde yaşadığımız insanlar bile bu yalanlara inanıveriyor.Bizler, doğaya saygı gösteririz, tıpkı Romalıların tanrılarına ve onun oğluna gösterdiği saygı gibidir bu.Biz asla bir ağaca zarar vermeyiz.Ancak bizim içimizde de çok sayıda "yardımcı kavim" var, Germenlerin aynı hassasiyeti gösterdiği söylenemez.Ve tabii, Romalıların ailelerini öldürdüğü insanlar geçtiği her toprağı yakarak, ileride orada tarım yapılmasını engellemek isteyerek dedem Attila zamanında bize bu kötü şöhreti kazandırdı."
Attila bir an duraksadı.Neden bu açıklamayı yaptığını bilmiyordu, hayatı boyunca başkalarının kendisi hakkında ne düşündüğünü asla umursamamıştı, ancak Hunlar'ı bitirebilecek tek gücün birlikte yattığını biliyordu.Geçmişte onları yenen düşmanları da her zaman Hunlar karşısında birleşmiş kavimlerdi.
"Ve bilmelisiniz ki dilediğiniz zaman gitmekte serbestsiniz.Az önce en azından benim nezdimde düşmanlığımız sona erdi.Esirim değil, askerim de değil, bir dost olarak yanımda bulunmanızı istedim ben sadece.Dünyayı at sırtında gezerken insan yanında kendisi kadar iyi dövüşen birini arıyor- yada en azından potansiyeli olan birisini."
Attila gülümsedi.Askerlerinin kıpırdandığını hissetti.Asıl konuya gelme zamanı gelmişti.
"Köy konusuna gelince..." Bir an kadının delip geçen bakışlarını gözlerinde hissetti ama bakışlarını kaçırmadı.
"Köy Hunların olacaktır.Başka bir olasılık düşünülemez.Ancak biz köyleri sadece direnilirse yakarız.Amacımız sadece bölgeyi idaremiz altına almak.En azından Roma köyleri haricindekiler için böyle düşünürüz."
Genç Hun elinden geleni yapmıştı.Karar kadına aitti.Dedikleri askerlerinin gözünde düşmesini de engellemişti zira onlar basit askerler değildi, her sefer sonunda evlerine bir kasa dolusu altın götürebilen tecrübeli askerlerdi.
Ancak sonra kadın bir şart koşarak teklifine karşılık vermişti.Köye dokunmamak? Köyü almış gibi gösterip boşaltmak?
Ancak bunlardan önce aydınlatılması gereken konular vardı.
"Hanım, bilin ki biz Hunlar hakkında öyle çok yalan atılıyor ki aynı yerde yaşadığımız insanlar bile bu yalanlara inanıveriyor.Bizler, doğaya saygı gösteririz, tıpkı Romalıların tanrılarına ve onun oğluna gösterdiği saygı gibidir bu.Biz asla bir ağaca zarar vermeyiz.Ancak bizim içimizde de çok sayıda "yardımcı kavim" var, Germenlerin aynı hassasiyeti gösterdiği söylenemez.Ve tabii, Romalıların ailelerini öldürdüğü insanlar geçtiği her toprağı yakarak, ileride orada tarım yapılmasını engellemek isteyerek dedem Attila zamanında bize bu kötü şöhreti kazandırdı."
Attila bir an duraksadı.Neden bu açıklamayı yaptığını bilmiyordu, hayatı boyunca başkalarının kendisi hakkında ne düşündüğünü asla umursamamıştı, ancak Hunlar'ı bitirebilecek tek gücün birlikte yattığını biliyordu.Geçmişte onları yenen düşmanları da her zaman Hunlar karşısında birleşmiş kavimlerdi.
"Ve bilmelisiniz ki dilediğiniz zaman gitmekte serbestsiniz.Az önce en azından benim nezdimde düşmanlığımız sona erdi.Esirim değil, askerim de değil, bir dost olarak yanımda bulunmanızı istedim ben sadece.Dünyayı at sırtında gezerken insan yanında kendisi kadar iyi dövüşen birini arıyor- yada en azından potansiyeli olan birisini."
Attila gülümsedi.Askerlerinin kıpırdandığını hissetti.Asıl konuya gelme zamanı gelmişti.
"Köy konusuna gelince..." Bir an kadının delip geçen bakışlarını gözlerinde hissetti ama bakışlarını kaçırmadı.
"Köy Hunların olacaktır.Başka bir olasılık düşünülemez.Ancak biz köyleri sadece direnilirse yakarız.Amacımız sadece bölgeyi idaremiz altına almak.En azından Roma köyleri haricindekiler için böyle düşünürüz."
Genç Hun elinden geleni yapmıştı.Karar kadına aitti.Dedikleri askerlerinin gözünde düşmesini de engellemişti zira onlar basit askerler değildi, her sefer sonunda evlerine bir kasa dolusu altın götürebilen tecrübeli askerlerdi.
İşbara- Mesaj Sayısı : 248
Kayıt tarihi : 27/08/10
Konum : Kotais
Rütbe : Colchis Süvarileri Lideri
Geri: ScYthİa ' da Hırçın Bir Amazon...
Jamelia kararını söylemişti, yalnız, karşı taraf kabul etmemişti.Hüzün,acı ve kederin kokusunu içine kadar hissetti."Aferin Jamelia!" dedi içinden."Köyünü ne kadar da güzel savunuyorsun,annen kesinlikle seninle gurur duyardı!"Bu sözleri geçirirken içinden, boğazı düğümlendi.Köyünden vazgeçmek istemiyor bir yandan da teklifi kabul etmek istiyordu.Ama biranda,amazon tarafı baskın çıktı.Bağırıp, -bu sefer ciddi bir şekilde- ölümüne savaşmak istiyordu.Önünde hiçbir engel kalmamıştı,iki taraf isteklerini söylemiş ama anlaşma olmamıştı.Jamelia yavaşça elini kılıcına götürdü lakin,sanki o anda,orada, o sahneler yaşanırken var olmuş biri gibi,arkadan sesi yükseldi kadının...Bu Simano idi.Kabilenin reisi!Sesinde müthiş bir güven ve hırçınlık vardı.Sanki Jamelia 'nın ne yapacağını başından beri biliyor gibiydi.
"Jamelia Moorden!!"
Herkes bir anda kabilenin bulunduğu girişe baktı. İşte!Oradaydı,kabile reisi...Yüzündeki dehşet verici öfke ve hüzünle, karşısındaki hırçın amazona bakıyordu.Herkes şaşırmıştı elbet.Ne zamandır oradaydı bu kadın ve nasıl gelmişti??Jamelia arkasını döndüğünde kadınla göz göze geldi.Şaşkınlığını gizlemekte zorlanıyordu.Kadın sözlerine devam etti:
"Jamelia!Sana yapılan teklif büyük bir cömertlikti!!Onu kabul etmeyerek, dünyanın en büyük aptallığını yapmış olursun!!"
Jamelia 'nın gözleri büyüdü.Ne diyordu bu kadın böyle!!Kabile,köy ya da çocuklar ne olacaktı??Görmüyor muydu??Köy istila edilmişti!!Jamelia,askerlerin oluşturduğu çemberi yararak kadına doğru ilerlemeye başladı.Ama kadının onu durdurması,hayatının dönüm noktası oldu…
"Dur!Yaklaşma!!Sen artık görevini tamamladın...Hem de en cesur şekilde!Eğer buraya gelirsen, sana açılan fırsatların hepsini geri çevirmiş olacaksın!Hayatının bir dönüm noktasındasın ve vereceğin karar da onların yanında olmaktır!!"
Jamelia 'nın gözyaşları boncuk boncuk döküldü yanaklarından...Nasıl bırakırdı buraları bu insanları!Amazon onun hayatıydı.Nefes alıyorsa eğer, bağlı olduğu yer için ve buranın değerli insanları içindi.Lakin reisinde söylediği gibi,bir dönüm noktasındaydı!Bir karar aşamasındaydı.Ve herkes,onun vereceği kararı bekliyordu.Kadın yavaşça ona yaklaştı,elinde Jamelia’nın baltasını ve yayını taşıyordu.Jamelia bir kendisine doğru uzanan silahlarına bir de kadına baktı.Kadının yüzünde hemen hemen tüm ifadeler silinmiş gibiydi.Biraz olsun hüzün vardı…Jamelia umutsuzca kadının gözlerine baktı:
“Burası benim evim…”
Kadın yavaşça gülümsedi ve silahları kıza verdi:
“Ve sonsuza kadar da öyle olacak…”
Jamelia göz yaşları içinde kadına sarıldı.Tıpkı annesinden ayrılmak gibiydi veya terk edilmek…Kadının kendisini ağlamamak için zor tuttuğu belliydi ve kızı kendisinden uzaklaştırdı:
“Onlar senin yeni ailen olacak,bizler ise geçmişin…Biz her zaman bir aradayız ve ne zaman ihtiyacın olursa, her zaman kalbinde olacağız!Sen bize gereğinden fazla yardım ettin.Artık kendini düşünmenin vakti geldi!Şimdi git, ve uslu bir kız ol…”
Jamelia kadından yavaşça uzaklaştı.Gözyaşları boynuna kadar akmıştı.Baltasını kılıcının yanına, yayını da eline aldı.Son bir kez çevresine baktı ve geriye doğru yürüdü.Kalabalık ona yol vermek için açıldı ve Jamelia,Prensin karşısına geldi,gözyaşlarını elinin tersiyle sildi ve adama baktı:
“Bundan sonra sizin yanınızdayım Hun Prensi…”
"Jamelia Moorden!!"
Herkes bir anda kabilenin bulunduğu girişe baktı. İşte!Oradaydı,kabile reisi...Yüzündeki dehşet verici öfke ve hüzünle, karşısındaki hırçın amazona bakıyordu.Herkes şaşırmıştı elbet.Ne zamandır oradaydı bu kadın ve nasıl gelmişti??Jamelia arkasını döndüğünde kadınla göz göze geldi.Şaşkınlığını gizlemekte zorlanıyordu.Kadın sözlerine devam etti:
"Jamelia!Sana yapılan teklif büyük bir cömertlikti!!Onu kabul etmeyerek, dünyanın en büyük aptallığını yapmış olursun!!"
Jamelia 'nın gözleri büyüdü.Ne diyordu bu kadın böyle!!Kabile,köy ya da çocuklar ne olacaktı??Görmüyor muydu??Köy istila edilmişti!!Jamelia,askerlerin oluşturduğu çemberi yararak kadına doğru ilerlemeye başladı.Ama kadının onu durdurması,hayatının dönüm noktası oldu…
"Dur!Yaklaşma!!Sen artık görevini tamamladın...Hem de en cesur şekilde!Eğer buraya gelirsen, sana açılan fırsatların hepsini geri çevirmiş olacaksın!Hayatının bir dönüm noktasındasın ve vereceğin karar da onların yanında olmaktır!!"
Jamelia 'nın gözyaşları boncuk boncuk döküldü yanaklarından...Nasıl bırakırdı buraları bu insanları!Amazon onun hayatıydı.Nefes alıyorsa eğer, bağlı olduğu yer için ve buranın değerli insanları içindi.Lakin reisinde söylediği gibi,bir dönüm noktasındaydı!Bir karar aşamasındaydı.Ve herkes,onun vereceği kararı bekliyordu.Kadın yavaşça ona yaklaştı,elinde Jamelia’nın baltasını ve yayını taşıyordu.Jamelia bir kendisine doğru uzanan silahlarına bir de kadına baktı.Kadının yüzünde hemen hemen tüm ifadeler silinmiş gibiydi.Biraz olsun hüzün vardı…Jamelia umutsuzca kadının gözlerine baktı:
“Burası benim evim…”
Kadın yavaşça gülümsedi ve silahları kıza verdi:
“Ve sonsuza kadar da öyle olacak…”
Jamelia göz yaşları içinde kadına sarıldı.Tıpkı annesinden ayrılmak gibiydi veya terk edilmek…Kadının kendisini ağlamamak için zor tuttuğu belliydi ve kızı kendisinden uzaklaştırdı:
“Onlar senin yeni ailen olacak,bizler ise geçmişin…Biz her zaman bir aradayız ve ne zaman ihtiyacın olursa, her zaman kalbinde olacağız!Sen bize gereğinden fazla yardım ettin.Artık kendini düşünmenin vakti geldi!Şimdi git, ve uslu bir kız ol…”
Jamelia kadından yavaşça uzaklaştı.Gözyaşları boynuna kadar akmıştı.Baltasını kılıcının yanına, yayını da eline aldı.Son bir kez çevresine baktı ve geriye doğru yürüdü.Kalabalık ona yol vermek için açıldı ve Jamelia,Prensin karşısına geldi,gözyaşlarını elinin tersiyle sildi ve adama baktı:
“Bundan sonra sizin yanınızdayım Hun Prensi…”
Jamelia Moorden- Mesaj Sayısı : 49
Kayıt tarihi : 11/09/10
Konum : Kotais
Rütbe : İşbara Hanı'n Yoldaşı
Geri: ScYthİa ' da Hırçın Bir Amazon...
İşbara gözleri kızarmış kadına gülümsedi.
"Bu o kadar da korkunç bir teklif mi? Hayır, yakışıklı olmasam da korkunç değilimdir diye düşünüyorum."
İşbara, güzelim esprisinin ağlamak üzere olan kadının somurtması ile çöpe gittiğini görmek istemediğinden askerlerine baktı.
"Ha bu arada, ben prens değilim.Ben İşbara Han'ım."
"Bu o kadar da korkunç bir teklif mi? Hayır, yakışıklı olmasam da korkunç değilimdir diye düşünüyorum."
İşbara, güzelim esprisinin ağlamak üzere olan kadının somurtması ile çöpe gittiğini görmek istemediğinden askerlerine baktı.
"Ha bu arada, ben prens değilim.Ben İşbara Han'ım."
İşbara- Mesaj Sayısı : 248
Kayıt tarihi : 27/08/10
Konum : Kotais
Rütbe : Colchis Süvarileri Lideri
Geri: ScYthİa ' da Hırçın Bir Amazon...
Jamelia adamın espirisine yorum yapmadı.Gerçekten de üzgündü ama artık yeni ufuklara ve kendisi için açılan yeni kapılara yönelmeliydi.
...
Öncelikle kendisini geliştirmesi gerektiğine inanıyordu,gerek savaş sanatlarında gerekse kültürde...Ama bunun olması için Hunlara alışması gerektiğini biliyordu, özellikle de şu adama...Gerçi adam demek istemiyordu,başta prens sanmıştı ama adı İşbara idi...İşbara Han!Belki bir yolda ilerlemesi için kendisine yardım edecek tek kişi oydu.Yol gösterici,belki de bir eğitmen!Ondan yardım alabilirdi ne de olsa bir ordunun komutanıydı.Ama ona hemen açılmak ve eğitim istemek aptallık olurdu.Ne yapacakları,hayattaki amaçlarını öğrenmeliydi Jamelia...Belki de her şey böyle daha kolay olurdu.Daha kolay unuturdu geçmişini...Ama asıl unutmak istediği;ağlamaktan kızarmış gözleriydi.Ne kadar bir amazon da olsa her insan da olduğu gibi sevdiklerini kaybetmek ona hüzün veriyordu.Gözlerini tekrardan sildi ve İşbara'ya döndü:
"Bütün gün burada beklemeyi düşünmüyorsunuz heralde?"
...
Öncelikle kendisini geliştirmesi gerektiğine inanıyordu,gerek savaş sanatlarında gerekse kültürde...Ama bunun olması için Hunlara alışması gerektiğini biliyordu, özellikle de şu adama...Gerçi adam demek istemiyordu,başta prens sanmıştı ama adı İşbara idi...İşbara Han!Belki bir yolda ilerlemesi için kendisine yardım edecek tek kişi oydu.Yol gösterici,belki de bir eğitmen!Ondan yardım alabilirdi ne de olsa bir ordunun komutanıydı.Ama ona hemen açılmak ve eğitim istemek aptallık olurdu.Ne yapacakları,hayattaki amaçlarını öğrenmeliydi Jamelia...Belki de her şey böyle daha kolay olurdu.Daha kolay unuturdu geçmişini...Ama asıl unutmak istediği;ağlamaktan kızarmış gözleriydi.Ne kadar bir amazon da olsa her insan da olduğu gibi sevdiklerini kaybetmek ona hüzün veriyordu.Gözlerini tekrardan sildi ve İşbara'ya döndü:
"Bütün gün burada beklemeyi düşünmüyorsunuz heralde?"
Jamelia Moorden- Mesaj Sayısı : 49
Kayıt tarihi : 11/09/10
Konum : Kotais
Rütbe : İşbara Hanı'n Yoldaşı
Geri: ScYthİa ' da Hırçın Bir Amazon...
İşbara kadının bu sözlerine gülümsemesiyle yanıt verdi.Yaşlı kabile reisinin yanına giderek ona durumu anlattı.Kadın zaten neler olacağını anlamış gibiydi.İşbara'nın içinden bir kutlama yapan köylüleri rahatsız etmek gelmedi.Adamlarını hizaya dizerek yola çıkmadan önce önünde uzanan geniş topraklara bakarak kadına "Güneye gidiyoruz" dedi. "Yeni bir kadere hazır mısın?"
İşbara- Mesaj Sayısı : 248
Kayıt tarihi : 27/08/10
Konum : Kotais
Rütbe : Colchis Süvarileri Lideri
Geri: ScYthİa ' da Hırçın Bir Amazon...
...
-RP SONU-
"Güneye gidiyoruz.Yeni bir kadere hazır mısın?"
Jamelia uzaklara bakarak derin bir iç çekti...Amazonun o nefis kokusunu damarlarında hissetmek istedi ama olmadı.Artık ne o eski kokuları duyuyor ne de kendini eskisi gibi hissediyordu.İşbara'nın da dediği gibi onu artık yeni bir kader bekliyordu...Arkasına dönüp kabile reisini görmeye tenezzül etmedi, yoksa buradan kopabileceğini zannetmiyordu.Etraflarında dolanan Hun askerlerine baktı ve en son olarak yanındaki adama...Kararlı ve başanın dik olduğunu gördü.Gözleri ışıldıyordu, belli ki Hunlar için de yeni bir başlangıçtı bu!!Kim bilebilirdi?!Jamelia, artık ne istediğini biliyordu ve cevabını verdi:
"Hazırım..."
Jamelia uzaklara bakarak derin bir iç çekti...Amazonun o nefis kokusunu damarlarında hissetmek istedi ama olmadı.Artık ne o eski kokuları duyuyor ne de kendini eskisi gibi hissediyordu.İşbara'nın da dediği gibi onu artık yeni bir kader bekliyordu...Arkasına dönüp kabile reisini görmeye tenezzül etmedi, yoksa buradan kopabileceğini zannetmiyordu.Etraflarında dolanan Hun askerlerine baktı ve en son olarak yanındaki adama...Kararlı ve başanın dik olduğunu gördü.Gözleri ışıldıyordu, belli ki Hunlar için de yeni bir başlangıçtı bu!!Kim bilebilirdi?!Jamelia, artık ne istediğini biliyordu ve cevabını verdi:
"Hazırım..."
-RP SONU-
Jamelia Moorden- Mesaj Sayısı : 49
Kayıt tarihi : 11/09/10
Konum : Kotais
Rütbe : İşbara Hanı'n Yoldaşı
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz