Kaslı Kollar, Basık, Sıcak ve Ter Kokan Hava: Demirciler Sokağı
1 sayfadaki 1 sayfası
Kaslı Kollar, Basık, Sıcak ve Ter Kokan Hava: Demirciler Sokağı
Axel'i yolladıktan sonra bir süre yere çöküp oturdu. Onun yakalanmayacağından hemen hemen emindi, fakat kalan o küçük ihtimal midesinde hareketlenmelere yol açıyordu. Bu ihtimali çabucak unuttu ve "Demirciler Sokağı" olarak adlandırılan dar sokağa doğru yürümeye başladı. Karanlık Koruluk'tan çıktıktan sonra beş dakika kadar daha yürüdü. Şehrin dışındaydı zaten, ulaşması kolay oldu. Ta uzaktan duyulurdu çekicin örse ritmik vuruşları, bundandır ki şehirden uzaktı bu küçük sokak.
Sokağın bir ucundan girdiği anda gitmesi gereken yeri biliyordu, sokağın tam ortasındaki karşılıklı iki demirci dükkanının sahibine, Volkard'a. Volkard denen bu adam Karlheinz'ı çok severdi, çünkü daha küçük bir çocukken Karlheinz, onun kalfa olduğu silahhaneye giderdi. Onunla oyunlar oynarlar, demir madeni üzerine konuşurlar, ustası Hugbert olmadığı zamanlar onun malzemelerine bakarlar, incelerlerdi. Ondan on yedi yaş büyüktü Volkard.
Şimdilerde en az Karlheinz kadar ya da daha kaslı kolları, pos bir bıyığı vardı, demir ateşinde yüzünü yaktığından beri çenesinde sakal çıkmıyordu, o yüzden sadece bıyık bırakmıştı. Yavaş yavaş dökülmeye başlamış kahverengi saçları karmakarışıktı ama arkasından tek bir tokayla at kuyruğu yapılmıştı. Orada, ocağın başındaydı. Alevin kırmızı rengine boyanmıştı koyu renkli teni, koca çekici ritmik olarak kaldırıp indiriyordu.
Seslendi Karlheinz:
"Birileri adımı unutmuş olmalı, aylardır gelmiyor ziyarete, sadece metaliyle ilgileniyor, yakında onlardan biriyle evlenip sevişmeye başlayacak utanmasa!"
Yavaşça arkasını döndü Volkard, elinden çekici bırakıp cevap verdi:
"Eğer demirlerle sevişsem bile bu adam kadar düşmezdim! O bir erkekle uyumayı benim demirleri arzuladığımdan daha çok arzuluyor!"
Bütün sokak kahkaya boğuldu. Karlheinz kafasında cevabını hazırlayıp sokağın susmasını bekledi. Herkes artık susup onun cevabını beklerken etrafına bakıp ellerini iki yana açtı, ve konuştu:
"Lanet olsun bu adamın aklına ki; kendi sapkın rüyalarını gelip ulu orta anlatıveriyor! Terbiye nedir bilmez misin sen adam!"
Tüm sokak tekrar kahkahaya boğulurken Volkard gelip iri vücuduyla Karlheinz'a sarıldı. Sonra sokak tekrar rutinine dönerken, ateşini söndürdü ve o sıcakta soğutabileceği kadar soğuttuğu büyük ve kirli bir kupadaki birayı önüne koydu Karlheinz'ın. Ve konuştu:
"-Seni buraya getiren de nedir, işe yaramaz bira fıçısı seni... Daha küçük bir bebekken seni öldürmeliydim, başıma bu kadar bela açamazdın o zaman!" Kısaca güldükten sonra cevapladı:
"-Şakayı bir yana bırak çam yarması, senden bir isteğim var." Yıllar boyunca süregelen arkadaşlıklarında ilk defa bir şey istiyordu Karlheinz. Volkard endişeyle tek kaşını kaldırdı ve muhabbeti sürdürdü:
"-Garip, yataktaki işin de dahil olmak üzere her şeyi kendin yaptığını sanıyordum." Bıyıkları küçük bir gülüntüyle sarsıldı.
"-Dalga geçmenin sırası değil eski dostum. Senden bu ricam ciddi." Yüz ifadesini bir anda değiştirdi Karlheinz, isteği gerçekten ciddi olacaktı, devam ettirdi:"Silah üretmeni istiyorum dostum. Yüzlerce. Gerekirse binlerce. Bütün demirciler sokağı olarak babam Şef Eric tarafından bu işe atanacaksınız. Zırhlar, iyi işlenmiş, çift su verilmiş baltalar. Senden tam bir asker için zırhlar ve silahlar istiyorum, gerekecekse bütün demirciler sokağını denetle. Sen bu işte tam bir ustasın. Ne yapman gerektiğini bilirdin. Savaş kapımızda. Ordumuz iyi donanmazsa felaketle sonuçlanır bu savaş. Ne diyorsun?"
Düşünceli gözleri bir anda parladı önce kısa bir kahkaha atıp sonra konuştu:
" Haha! Geleceğin adamı iyi biliyorsun dostum! Hanidir kafamda düşünceler duman misali görünüp sonra uçarlar! Oldu bil. Sana en az Roma'lı oğlanlar kadar iyi zırhlanmış adamlar, en az Sasanî palaları kadar sert ve dengeli silahlarla silahlanmış askerler vereceğim. Zanaatımın sınırlarına şaşıracaksın!"
İçindeki inanılmaz rahatlama ve güven duygusuyla sesi titredi Karlheinz'ın:
"Sana güvenebileceğimi biliyordum, Volkard. Bunu gerçekten biliyordum. Teşekkür ederim. Çok teşekkür ederim."
Adama son bir kez sarıldıktan sonra koşarak dükkandan çıkıyordu ki, kapının eşiğinde durup şimdiden toprağa bir şeyler çizelemekte olan adama baktı. Tekrarladı:
"Çok teşekkür ederim."
Sokaktan koşarak çıkıp, taze oksijenin tadına baktı. Son kez arkasını dönüp sokağa baktığında iki tahta varilinin üzerine birer ayağını koyup konuşma yapan Volkard'a baktı, bütün sokak ahalîsi onu dinliyordu. Duyabildikleri şunlar oldu :
"Ordumuz... Savaş... Roma... Haydi!..." Sonrası ise daha tanıdıktı:
"BURGUNDLAR İÇİN! BURGUNDLAR İÇİN! BURGUNDLAR İÇİN!"
Sıra savaşmayı becerebilecek herkese savaş eğitimi vermekteydi. Ki bu işin en zor kısmı oluyordu.
-RP SONU-
Sokağın bir ucundan girdiği anda gitmesi gereken yeri biliyordu, sokağın tam ortasındaki karşılıklı iki demirci dükkanının sahibine, Volkard'a. Volkard denen bu adam Karlheinz'ı çok severdi, çünkü daha küçük bir çocukken Karlheinz, onun kalfa olduğu silahhaneye giderdi. Onunla oyunlar oynarlar, demir madeni üzerine konuşurlar, ustası Hugbert olmadığı zamanlar onun malzemelerine bakarlar, incelerlerdi. Ondan on yedi yaş büyüktü Volkard.
Şimdilerde en az Karlheinz kadar ya da daha kaslı kolları, pos bir bıyığı vardı, demir ateşinde yüzünü yaktığından beri çenesinde sakal çıkmıyordu, o yüzden sadece bıyık bırakmıştı. Yavaş yavaş dökülmeye başlamış kahverengi saçları karmakarışıktı ama arkasından tek bir tokayla at kuyruğu yapılmıştı. Orada, ocağın başındaydı. Alevin kırmızı rengine boyanmıştı koyu renkli teni, koca çekici ritmik olarak kaldırıp indiriyordu.
Seslendi Karlheinz:
"Birileri adımı unutmuş olmalı, aylardır gelmiyor ziyarete, sadece metaliyle ilgileniyor, yakında onlardan biriyle evlenip sevişmeye başlayacak utanmasa!"
Yavaşça arkasını döndü Volkard, elinden çekici bırakıp cevap verdi:
"Eğer demirlerle sevişsem bile bu adam kadar düşmezdim! O bir erkekle uyumayı benim demirleri arzuladığımdan daha çok arzuluyor!"
Bütün sokak kahkaya boğuldu. Karlheinz kafasında cevabını hazırlayıp sokağın susmasını bekledi. Herkes artık susup onun cevabını beklerken etrafına bakıp ellerini iki yana açtı, ve konuştu:
"Lanet olsun bu adamın aklına ki; kendi sapkın rüyalarını gelip ulu orta anlatıveriyor! Terbiye nedir bilmez misin sen adam!"
Tüm sokak tekrar kahkahaya boğulurken Volkard gelip iri vücuduyla Karlheinz'a sarıldı. Sonra sokak tekrar rutinine dönerken, ateşini söndürdü ve o sıcakta soğutabileceği kadar soğuttuğu büyük ve kirli bir kupadaki birayı önüne koydu Karlheinz'ın. Ve konuştu:
"-Seni buraya getiren de nedir, işe yaramaz bira fıçısı seni... Daha küçük bir bebekken seni öldürmeliydim, başıma bu kadar bela açamazdın o zaman!" Kısaca güldükten sonra cevapladı:
"-Şakayı bir yana bırak çam yarması, senden bir isteğim var." Yıllar boyunca süregelen arkadaşlıklarında ilk defa bir şey istiyordu Karlheinz. Volkard endişeyle tek kaşını kaldırdı ve muhabbeti sürdürdü:
"-Garip, yataktaki işin de dahil olmak üzere her şeyi kendin yaptığını sanıyordum." Bıyıkları küçük bir gülüntüyle sarsıldı.
"-Dalga geçmenin sırası değil eski dostum. Senden bu ricam ciddi." Yüz ifadesini bir anda değiştirdi Karlheinz, isteği gerçekten ciddi olacaktı, devam ettirdi:"Silah üretmeni istiyorum dostum. Yüzlerce. Gerekirse binlerce. Bütün demirciler sokağı olarak babam Şef Eric tarafından bu işe atanacaksınız. Zırhlar, iyi işlenmiş, çift su verilmiş baltalar. Senden tam bir asker için zırhlar ve silahlar istiyorum, gerekecekse bütün demirciler sokağını denetle. Sen bu işte tam bir ustasın. Ne yapman gerektiğini bilirdin. Savaş kapımızda. Ordumuz iyi donanmazsa felaketle sonuçlanır bu savaş. Ne diyorsun?"
Düşünceli gözleri bir anda parladı önce kısa bir kahkaha atıp sonra konuştu:
" Haha! Geleceğin adamı iyi biliyorsun dostum! Hanidir kafamda düşünceler duman misali görünüp sonra uçarlar! Oldu bil. Sana en az Roma'lı oğlanlar kadar iyi zırhlanmış adamlar, en az Sasanî palaları kadar sert ve dengeli silahlarla silahlanmış askerler vereceğim. Zanaatımın sınırlarına şaşıracaksın!"
İçindeki inanılmaz rahatlama ve güven duygusuyla sesi titredi Karlheinz'ın:
"Sana güvenebileceğimi biliyordum, Volkard. Bunu gerçekten biliyordum. Teşekkür ederim. Çok teşekkür ederim."
Adama son bir kez sarıldıktan sonra koşarak dükkandan çıkıyordu ki, kapının eşiğinde durup şimdiden toprağa bir şeyler çizelemekte olan adama baktı. Tekrarladı:
"Çok teşekkür ederim."
Sokaktan koşarak çıkıp, taze oksijenin tadına baktı. Son kez arkasını dönüp sokağa baktığında iki tahta varilinin üzerine birer ayağını koyup konuşma yapan Volkard'a baktı, bütün sokak ahalîsi onu dinliyordu. Duyabildikleri şunlar oldu :
"Ordumuz... Savaş... Roma... Haydi!..." Sonrası ise daha tanıdıktı:
"BURGUNDLAR İÇİN! BURGUNDLAR İÇİN! BURGUNDLAR İÇİN!"
Sıra savaşmayı becerebilecek herkese savaş eğitimi vermekteydi. Ki bu işin en zor kısmı oluyordu.
-RP SONU-
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz